Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Şu Boğaz Harbi...

Çanakkale'ye Gidenler

İsmail Bilgin

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
“Çok garip değil mi çavuşum?” “Nedir garip olan Remzi?” “Barışın sembolü dedikleri zeytinlerin altına savaşta şehit olan arkadaşlarımızı gömmemiz." "Hem garip hem de büyük bir tezat. Fakat savaşı biz istemedik... Düşmanı buraya biz çağırmadık... Bu vatan bizim. Savaşmaya mecburuz. Bunu böyle belle."
undefinedKitabı okudu
Savaş insanları insan olmaktan çıkarıp adeta canavarlaştırıyordu.
Reklam
- İngilizler'e karşı savaşmak istiyorum. En yakın arkadaşım Kanal harekatında iken kucağımda şehit oldu. - Otur bakalım, Halit Mustafa. İntikam yani. - Öyle sayılır, komutanım. - Bak Mustafa, hepimiz askeriz. Asker demek, şahsi duygularından arınmış, ancak vatanı için çalışan, savaşan kimse demektir. Şahsi hareket edersek, nizam-intizam diye bir şey kalmaz. Seni gayet iyi anlıyorum. Ama kendin için değil, vatan için intikam almayı düşünmelisin. Zaman soğuk kanlı olma zamanıdır. Akıllı ve planlı bir şekilde hareket etmeliyiz. Bak kaç cephede savaşıyoruz.
Günden güne artan vergiler, el konulan hayvanlar ve ürünler halkın belini iyice bükmüştü, ama yine de nazlanmadan, ellerinde avuçlarında ne varsa veriyorlardı. Aniden kulaklarında yaşlı birinin sözleri çınladı: "Vatan gittikten sonra yaşamayı n'edelim? Ekmeği suyu, nefes almayı n'edelim oğul? Vatan gittikten sonra nefes almayı n'edelim?..."
Türklerin damarına bastınız. Söz konusu vatan savunması olunca canlarını hiçe sayarlar. Çünkü şehit olacaklarına inanıyorlar. Hem de yürekten. Sizin askeriniz ise işte görüyorsunuz, piramitleri geziyorlar, fuhuş içinde yüzüyorlar, bilinmez bir maceranın kollarındalar. Ya Türkler? Canlarını dişlerine takarak savunma için hazırlanıyorlar... General, Türk savunması kesinlikle geçilmez.
“Allah-ı Zülcelâl Hazretleri mazlumun yanındadır. Eğer itilaf devletlerinin bir planı varsa Cenab-ı Hakk’ın da binbir planı vardır. Müsterih ol.”
Reklam
Paşa, yorucu bir yolculuktan sonra Gelibolu Limanı'na vardı. Eski Fransız Konsolosluğu binasına yerleşti. Fakat karargahı bomboştu. Yuvarlak bir masa ve bir ayna dışında hiçbir şey yoktu. Bu yokluğu gören paşa çok şaşırdı. Ordu komutanı olmuştu lakin emrinde ne asker, ne de kullanabileceği bir eşyası vardı. Ama Türkler değişik insanlardı. Ne yapıp edip çaresizliğe, çare bulmayı biliyorlardı. O da Türklerin en çok bu özelliğine güveniyordu. Yoksa apar topar kalkıp İstanbul'dan buraya gelmezdi.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.