Ernest Hemingway’i bir gazeteci olması haricinde tanımazdım. Ve ne denli geç kaldığımı gördüm. Onu incelemeyi haddim olarak görmüyorum. Ama birkaç şey söylenmeli. Robert Jordan’ın içsel düşüncelerini bize kalem kalem anlatan E.H. tüm karakterlerini önemli önemsiz birçoğunun düşüncelerini bizlere yalın bir şekilde anlatıyor. Anlatırken sürekli altını çizdiriyor, üstünü karalatıyor, sevdiriyor, saydırıyor. Anlatılan barbarlıklar hayvanları gölgede bırakıyor. Yer yer insanlığınızdan utanıyorsunuz. Maria’nın yaşadıkları, saf duyguları, Robert ile bir otel odasında yemek yemek gibi masum olan hayali yüreği cızırdatan kırpık saçları. Gerilladan bir dinamitçi ile sarı kırpık saçlı kızın tutkusunu bağlılığını en içinizde hissediyorsunuz. Ernest’in kendini anlattığı, Robert Jordan’ın aslında kendisi olduğunu söyleyen birkaç yazıya denk geldim. Bu beni kitapla daha da bütünleştirdi. Boşa giden tek bir satırı yoktu. Bu dünyadan geçtiğin için çok şanslıyız Ernest, toprağın bol olsun...