Adamın gözleri büyüyor işittikleriyle. Gülmekle inlemek arası bir ses çıkarıyor. “Ben miyim kaplumbağa?”
“Evet,” derken dilim dolanıyor. Engel olamıyorum buna. “Böyle sert bir kabuğun var ama aslında öyle değilsin.”
“Değil miyim?” Abartılı bir sevimlilikle başını sol yanına düşürüyor. Sırası mı şimdi bunun?
Dilimi ağzımın içinde şaklatarak cevaplıyorum onu. “Mesela ben de salyangoz gibiyim. Kabuğum var ama kırılmam da an meselesi.”