Banu

Eğer Seth Kane'den öğrendiğimiz bir ders varsa o da sevgi var olup yok olabilirdi ama nefret sonsuza dek sürerdi.
Sayfa 17 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
O yüzden Rowan, senden, hayal kurmayı bırakan hayalperestten, bir şey istiyorum.
Sayfa 15 - Olimpos YayınlarıKitabı okuyor
Banu
@banuokuyor·Started reading a book
Küçük Detaylar
Küçük DetaylarLauren Asher
7.4/10 · 1,734 reads

Reader Follow Recommendations

See All
528 syf.
10/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 12 days
Gökçen
GökçenLoresima
8.7/10 · 1,584 reads
Murathan hızla o yöne koştu. İkisi de neşeyle güldü. Her yeri neşeli kahkahaları doldurdu. Bu an birinin hafızasında sonsuza kadar yer ederken, diğerinden sonsuza kadar uçup gitti.
Sayfa 528 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Ben yirmi altı yaşımda, Murathan gitti diye için için ağladım. Tıpkı altı yaşındayken Kepçük gitti diye avaz avaz bağırıp ağladığım gibi. Bundan sonrası ise savaştı. İkimiz için de çetin geçecek, belki de kalplerimizi tarumar edecek büyük bir savaş. Zira bu savaş mantıkla kalbin savaşıydı. Geçmişin savaşıydı. Bütün kayıpların savaşıydı. Ve ben Gökçen, masalda da gerçekte de kalbi olmayan Gökçen. Olmayan kalbim artık sadece tek bir kişi için vardı.
Sayfa 526 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Dönmek istedim ama dönemedim. Gitmek istedim ama gidemedim. Sırtım ona dönük, titreyen dudaklarımla öylece durdum sadece. İkimizden de ses çıkmadan bir iki saniye öylece bekledik. Ne o gidebildi ne de ben.
Sayfa 525 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Evet, kaçtım." dedi sert sert. İyice yaklaştı. "Ama eninde sonunda buradayım!"
Sayfa 521 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Senin yaran benden daha çok," diye kelimeler benden bağımsız döküldü dilimden. "Ama sen burada durmuş, benim elimdeki çiziği mi bantlıyorsun, Murathan?" Bakışlarından gözlerime yine sayısız kelime aktı. Ve ben bu sefer birini çok net bir şekilde gördüm: Sevgi. Yoğun bir sevgi. "Yaralarım benim canımı yakmaz, Pamuk," dedi bakışları gözlerimle dudaklarım arasında gidip gelirken. "Ama senin yaran... Benim canımı paramparça eder."
Sayfa 518 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Sevgi de bir alışkanlıktır, Egemen Bey. Kalbe bir kere giren şeyler değişmez. Ne olursa olsun hep oradadır. İster nefret ister sevgi."
Sayfa 515 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Ben hiçbir şeyiyken bile senden daha çok şeyiyim," dedi beklemeden. "Mesela şu an benim geldiğimi bilmiyor. Görmedi. Uyuyor. Ama bilecek. Uyanır uyanmaz bilecek hem de. Hatta belki şu an uyandı. Birazdan şu kapıdan gelecek," derken başıyla acil girişini gösterdi. "Sağa sola bakacak hemen. Beni arayacak. Neredeyim diye bakacak. Kaçırdım mı? Beni görmeden mi gitti diye panik yapacak. Sonra beni görecek. Direkt bana koşacak. Benim adımı söyleyecek. Seni görmeyecek bile. Varlığını bile hissetmeyecek." Egemen'in bakışları iyiden iyi çatılırken Murathan aynı kendinden emin ifadesiyle, "Niye, biliyor musun?" dedi başını hafifçe sola eğerek. "Çünkü ben varsam o hep bana gelir."
Sayfa 513 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"Hâlâ aynı Pamuk olarak gelmemeliydin bana, Gökçen," diye içinden geçenler diline döküldü. "Sen böyleyken, ezberimdeyken... Nasıl?" Yutkundu. "Nasıl uzak durabilirim ki?" Cevap gelmedi. Bir cevap beklemiyordu zaten. Neden kaçtığını anlayabiliyordu. Hak da veriyordu. Ama gitmek istemiyordu. Onun da gitmesine izin vermezse gerçekten çok mu bencilce olurdu? Bunun da cevabını kimse vermedi. Zaten buna da bir cevap beklemiyordu.
Sayfa 511 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Sakinleşmek adına aklında tek bir düşünce vardı. Derin bir maviliğe koşmak. İçinde yanan alevi uçsuz bucaksız maviliklerle söndürmek. Söner miydi? Ölüme saniyeler kala gördüğü son sey o mavilikler olduğuna göre sönerdi. Sönmeliydi. Bu hayattaki tek zaafı bu olabilirdi. Gökçen ve gök mavisi gözleri. Ondan daha çok kime yakışırdı ki zaten bu isim? Ona göre kimseye. Mavi demekti Gökçen. Gök demekti. Göğe ait olan demekti. Güzel demekti. Hepsi Gökçen'di.
Sayfa 509 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
"İnsan, kaçtığı şeyin mahkûmudur."
Sayfa 499 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
Yeni derdim, Murathan'ı beklemekti Altı gün, on iki saat, yirmi üç dakika, sekiz saniye. Dokuz saniye olmasına ramak kalmıştı, benim delirmeme ise çeyrek... Bunu yine yaptığıma inanamıyordum. Zira bu benim yeni derdim değildi. Çok eski, tanıdık ve bir o kadar da istemediğim, kaçtığım, korktuğum bir dertti. Küçükken de beklerdim ben onu, babamı, Yusuf amcamı. Ben hep beklerdim. Babam işe giderdi, gelmesini beklerdim. Kepçük okula giderdi, gelmesini beklerdim. İkisi aynı anda elimi bırakınca ile beklemiştim onları. Hep umutsuzca birilerini beklemiştim ömrümde. Bazen gelecek olanı, bazen gelmeyecek olanı, bazen yara olanı, bazen ise yara saranı. Anlamsızca hep beklemiştim. Belki de dünyaya geliş amacım buydu benim. Varlığımın, kendisine umutsuzca su verilmesini bekleyen bir kaldırım çiçeği olan kasımpatıdan farkı neydi o zaman? Kalbi olmayan Gökçen kız değil, varlığı beklemekten ibaret olan Gökçen kızdım belki de.
Sayfa 493 - Ephesus YayınlarıKitabı okudu
2,246 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.