Göz, renk ve koku âlemine yakayı kaptırmış
Akıl ise dört yön arasında şaşa kalmış
Seherdeki figanı sakın elden bırakma gönül
Galiba tek kurtuluş Allah'ı zikirde kalmış.
Eğri yürüyorsa yıldızlar, sema senin mi yoksa benim mi?
Dünya tasası neyime? Dünya senin mi yoksa benim mi?
Aşk hengâmelerinden eser yoksa mekânsızlığında
Hata kimin Allah'ım! Ora senin mi yoksa benim mi?
Ezel sabahı inkâra nasıl cüret etti o iblis?
Ben nereden bileyim. O sırdaş, senin mi yoksa benim mi?
Muhammet senin, Cebrail senin, Kuran da senin ama
O tatlı sözler kimin tercümanı? Senin mi yoksa benim mi?
İşte bu yıldızın parıltısıyladır dünyandaki aydınlık
Toprak varlığın çöküşünün zararı senin mi yoksa benim mi?
Aşk feryadımla kıyametler kopar Allah indinde
Elaman çığlıkları yükselir sıfatlar put hanesinde.
Huri ve melekler kavrayışımın sınırları içindedir;
Basiretimle gedikler açılır senin tecellilerinde!
Arayışlarım Kâbe ve kilise nakışları işlemekteyse de
Feryatlarımla kıyamet kopar Somnat ve Kâbe'de.
Bakışım kâh delip geçti varlığın bağrını
Kâh takılıp kaldı vehimlerimin içinde.
Ne büyük kötülük yaptın böyle? Beni de ifşa ettin;
Bir ben kalmıştım yegâne sır, kâinatın sinesinde!