Eğer kişi evliliğin akışı içinde büyümezse, bu gerçekten korkunç bir felaket olur. Bir evlilikte yalnızca uzun ömürlülük, ille de kutlanacak bir şey olmayabilir; önemli olan bu süreç içinde bu bireylerin ruhlarına ne olmuştur? Bu, Christian Morgenstern’in “iki eşek” adlı şiirini hatırlatıyor:
Eşeğin birinin canı sıkkın, süngüsü düşükmüş
Bir keresinde kocasına şöyle demiş:
“Ben bu kadar dilsiz, sen bu kadar sessiz,
Gel gidip beraber ölelim haydi!”
Ama hemen her gün olduğu gibi
Yaşamaya devam etmişler SEVİNÇLİ*
Ben “SEVİNÇLİ” sözcüğünü burada ironik olarak kabul ediyorum; binlerce kesiği saklayan bir kurumsal yüz olarak. Düşünün kim bilir kaç çift kabaca aynı yönde, kabaca aynı hızla yürüyordur? Çok ender olarak her ikisi de yaşamı aynı bilinç düzeyinde algılar ya da güç sorunları ele almak konusunda eşit kapasiteye sahiptir.
Daha sık görülen durum, eşlerden birinin ilişkinin bilinçdışı koşullarının ötesinde gelişirken, diğerinin ilk baştaki üstü kapalı pazarlığa yapışıp kalması olur. İlki hayal kırıklığı, bunalım hisseder; ikincisinin hissettiği ise kaygı ve denetimdir. (Sf.53-54)
.
Sayfa 53 - TAVANARASI YAYINCILIK, 2002, Çeviren: Gül Çağalı Güven