"Tarihle çarpışan bir sesin tiyatrosu, unutuluşuyla savaşan bir dilin sessizlikleri."
Başlarda hikayeye bir türlü giremedim. Çünkü Fonseca’nın hiç acelesi yok. Ağır ağır anlatıyor. Ki bu ağır kanlılık, kitap boyunca devam ediyor. Ama itiraz edesiniz de gelmiyor. Kapaktaki dağın manzarasına bakan bir hamakta uzanmışım, Fonseca da bana bu
“Lügatler gerçek dünyaya romanlardan daha çok benzer, çünkü dünya tutarlı bir eylemler dizisi değil, algılanan şeylerin oluşturduğu bir takımyıldızdır.”