Evet savaşı erkekler icat etti.
Ama savaş en çok kadınları vuruyor.
Savaşa alınıp götürülen kocayı, sevgiliyi, oğulu onlar bekliyor...
Onlara tecavüz ediliyor. Evleri yıkılıyor.
Erkeklerin ilk savaşıydı. Habil Kabil savaşı. Ve hala sürüyor.
Hiç bu kadar kararmadı gökyüzü
Hiç bu kadar kirlenmedi sular
İnsan insana bu kadar uzak değildi
Böyle kaçırmazdık birbirimizden
Gökyüzünü
Küçük bir kız şimdi babasını sorar
Hadi yanıtlayın kızartıp yüzünüzü
İ.Erdost
Anlaşılıyor ki, güçlüler tüm insanların yaşam kalitesini geliştirmekten çok kendi güçlerini korumaya özen gösteriyorlar.
Tüm zenginliklerini dünyanın çelişki bilincine borçlu olan savaş baronları olduğu müddetçe, birilerinin rahat yaşamı, savaş ve şiddetten elde ettikleri gelirlere bağlı oldukça, daha bu yaşlı dünyamızda çok binalar dikilecek ve daha çok binalar çökecek demektir.
Çünkü hala birileri, birilerinin sahip olduğu şeyleri istiyor. İnsanlığın bu hasta halinin, devlet ya da politika aracılığıyla iyileştirilebileceğine inanmıyorum. Bu yollar binlerce yıldır deneniyor.
Değişim ancak insanların yüreğinin ve bilincinin değişmesiyle mümkün.
Çünkü iyilik ve adalet politik değil, ahlaki konulardır.
Devlet, iyiliği zorlayan ve adaleti garantilemeye çalışan insan çabasının ürünüdür.
Oysa iyiliğin barındığı tek yer, insan yüreğidir.
Adaletin kavramlaştığı tek yer, insan zihnidir.
Sevginin gerçek anlamda yaşandığı tek yer, insan ruhudur.
Düşünme, sorun çözme, soru sorma yöntemlerini öğrenen bir toplumda laf kalabalığı, palavra ve yutturmaca ile mesafe almaya çalışanların barınması zordur.