“Dolaylı Saldırı” adıyla anılan bu kurama göre, bir ülkede halkın bilinçlenmesine yönelik çabalar iktidarı almak için zora başvurabilir. Bu gibi durumlarda ABD bu hükümlere, istedikleri takdirde askeri birlikler yollayarak yardım eder.
Türkiye ile ABD arasında bu konuda da bir anlaşma yapılmıştır.
Demokrat Parti döneminin son bir yasası vardır. 7484 sayılı yasa bu antlaşmayı onaylıyordu. Bu antlaşma ile, Türk Hükümeti, iç güvenliğinin sağlanmasında, ABD askerinin yardımını isteyebilecekti.
Emperyalizmi, işgal ettiği topraklardan kovarak, Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda kurulmuş olan Türkiye Cumhuriyeti’nin, güvenliğini sağlamak için, Emperyalizmin son temsilcisinden yardım istenmesi, utanılacak bir sonuçtur.
Aslında, «sağ»dan da «sol»dan da ölenler bizim çocuklarımızdı ve bizler onları, çözemediğimiz sorunlardan sorumlu tutuyor, birbiriyle vuruşturuyorduk.
Her şey bir geleceği hazırlıyordu kuşkusuz ve biz çocuklarımız üzerinde oynanan oyunları seyrediyorduk.
Bilmemiz ve unutmamamız gereken gerçek şudur:
“Yardım sözcüğünün insancıl anlamı ardında gizlenen, belirli bir politikanın yeryüzünde egemen kılınması çabası, belirli bir ekonomik sistemin yürürlükte kalması gayretidir. Bu amaca ulaşmak için krediler, ülkelerin gerici siyasal güçlerini yaşatmak için dağıtılır. Gerekli görüldüğünde iç politikalarına karışılır, hükümet darbeleri düzenlenir ve ne olursa olsun bir sömürü çarkı dönsün istenir.
(Terese Hayter - Emperyalizmin Yardımı - S. 22 - 23) .
Johnson’un mektubu ile uyanmaya başlayan kamuoyu, ABD yardımının gerçek nedenlerini araştırmağa ve Türk halkına anlatmaya başladı.
“Askeri yardımlarımızın asıl amacı, az gelişmiş ülke askerlerini ABD ideolojisine göre yetiştirmek ve onlardan gelecekte, gerektiğinde o ülke yömetiminde yararlanmaktır.”
Kennedy’e göre “Dış yardım, ABD’nin dünyayı denetleme ve etkileme aracı olan bir yöntemdir.”
Şu halde, ABD yardımı alan hiçbir ülke, ne iç ve dış politikasını, ne de ekonomisini, ABD’nin çizeceği genel ilkelerden saptıramaz.