1881-1936 yılları arasında yaşamış olan Çinli yazar Lu Sin, Çin’de Komünizm’in fikir öncülerinden sayılıyor. Daha çok edebi eserleriyle ön plana çıkan Lu Sin, gerçekten edebiyatın hakkını vermiş. Eserlerinde halkın sıkıntılarını ustalıkla yansıtan yazarın, dili ve üslubu da muhteşem. Kurgu da çok harika. Büyülü Gerçeklik akımını gördüm kitapta. Çok akıcı ve insanı yakalayan bir tarzı var Lu Sin’in.
Özellikle Bir Ölünün Hatıra Defteri ile Mutlu Bir Aile hikayelerine bayıldım.
“Zihnimizi tüm varlığıyla geçmişteki yalnızlık dönemlerine bağlayan hatıralara dönmenin hoş bir şey olmadığını bilmez değilim ama,benim bütün felaketim her şeyi unutamayışımdan ileri geliyor.”
Dört bin tane yamyamlık yılıyla dolu bir tarihin malıyım demek! Başlangıçta hiç farkına varamadım bunun, ama şimdi biliyorum. Hakiki bir insana rastlamak umudu da kalmadı bende artık.
Zihnimizi tüm varlığıyla geçmişteki yalnızlık dönemlerine bağlayan hatıralara dönmenin hoş bir şey olmadığını bilmez değilim ama, benim bütün felaketim her şeyi unutamayaşımdan ileri geliyor.
Umut dediğimiz şey hem varolan, hem olmayan birşeydir. Yeryüzündeki yolların hikayesine benzer biraz. Başlangıçta yol filan yoktu yeryüzünde, ama her seferinde çok sayıda insan aynı iz üzerinden yürüyünce, yol haline geldi orası, yavaş yavaş şekillendi.