En sevdiğim manga serilerinden biri oldu diyebilirim. Unutmak istemeyeceğim o kadar silah arkadaşım oldu ki yol boyunca, onları özleyeceğim. Çıkılmış bir yolun son durağında biraz üzerine bir şeyler eklemek istiyorum.
Dünya.. kaos ve düzen. Büyük ikilemler ve daha fazlası için verilen savaşlar. Masumların piyon olduğu, aç gözlülerin daha da doyumsuzluğa düştüğü bir arena. Ve o dünyada bir tür meydana geldi; Claymore'lar.
Claymorelar insan formundaki silahlardır. Yarı yoma, yarı insan halindeki bu yaratıklar uyanmış varlıkları yok etmekle görevlidir. Gümüş gözlü bu süvarilerin kendi içinde de bir hiyerarşisi vardır. Onlara birer numara verilmiş ve nesilden nesile kişiler değişse bile düzen aynı kalmıştır. Her yaralanmada kendini tekrar tekrar onaran ve yenileyen ürpertici varlıklardır onlar. Her claymore'un kendine has dövüş tekniği de mevcuttur. Fakat güçleri öyle yoğundur ki benliklerini kaybedince birer cehennem varlıklarına dönüşürler. İç dengenin hassas olduğu bu savaşta hem hayatta kalmalılar hem de canavarlarla savaşmalılar. Teressa, Clare, Miria, İlena, Ophelia, Deneve, Rafaela, Galaeta, Helen, Flora, Jean, Yuma, Raki ve daha nice dostla bu döngüye son vermeye çalışıyoruz. Baş kötülerimizi de unutmamak lazım. Riful, Dauf, İsley ve tabi Priscilla. Çizimleriyle ve olay örgüsüyle severek okuduğum bir seri oldu. Herkese tavsiye ederim.