Coğrafyamızı Adımlarken Hatırda Kalanlar Sözleri ve Alıntıları
Coğrafyamızı Adımlarken Hatırda Kalanlar sözleri ve alıntılarını, Coğrafyamızı Adımlarken Hatırda Kalanlar kitap alıntılarını, Coğrafyamızı Adımlarken Hatırda Kalanlar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Çok okuyan mı bilir, çok gezen mi bilir ikilemini, "Hem çok okuyan, hem de çok gezen" şeklinde çözdüm, epey bir zaman önce. Okumak işin teoriğiyse, gezmek de pratiğiydi çünkü.
Kudüs, sosyal medya hesaplarımıza malzeme toplamak için gezilmez. Bir fotoğrafın samimi bir hatıra mı, yoksa paylaşılacak bir malzeme mi olduğu, dışarıdan bakınca çok çabuk anlaşılıyor.
Özbekistan'da geçirdiğimiz yaklaşık bir hafta boyunca türlü ikramlarına, muhabbetlerine, fedakârlıklarına ve içtenliklerine şahit olduğumuz, hepsine de isimlerinin sonuna "Eke" (daha çok "ağabey" anlamında) takısını getirerek hitap etmeye alıştığımız Özbek kardeşlerimizden biri, Buhara'dan ayrılırken sormuştu: "Buhara yaktı mı?" Özbekçede "yakmak" ifadesiyle, beğenmek ve hoşlanmak fiilleri kastediliyor. Birkaç saniyelik bir duraklamadan sonra, gülümseyerek "Evet, yaktı yaktı" diye cevaplamıştık bu soruyu. Hoşlanmak ve yakmak, düşününce, gerçekten da yakından alakalı kavramlar.
Taşkent, Hive ve Buhara'nın üzerine Semerkand'ı da gördükten sonra, "Özbekistan yaktı mı?" diye bana soracak olsalar, tereddütsüz şekilde vereceğim cevap artık hazır: "Yaktı yaktı, hem de nasıl!"
Bu böyledir: Yaptığınız hayrın bereketi, siz o hayrı ne kadar gizlemeye çalışırsanız çalışın, zamanın ve mekanını sınırlarını aşarak çağların ötesine yayılır.
Derbent Cuma Camii, 734'te Emevîler tarafından inşa edilen devasa bir külliye. Tarihin bir ironisi olarak, cami, günümüzde Şia'nın kontrolü altında. Sadece caminin içi ve dışı değil, camiye çıkan bütün sokaklar ve caddeler siyah-kırmızı Şia bayraklarıyla donatılmış. Hz. Hüseyin, Hz. Zeynep, Hz. Ali gibi isimlerle Rusya bayraklarını, caminin girişinde Vladimir Putin'le Ayetullah Ali Hamaney'i yan yana görmek, ilginç bir manzara oluşturdu doğrusu. Sovyetler Birliği döneminde, 1930'da ibadete kapatılan cuma camii, 1938-43 arasında hapishane olarak kullanılmış, daha sonra ise yeniden Müslümanlara iade edilmiş. Camide cuma namazı önce Şiîler tarafından, daha sonra da Sünnîler tarafından kılınıyor. Şia ezanı hoparlörden yüksek sesle okunurken, normal ezana yalnızca caminin içinde ve çıplak sesle müsaade ediliyor. Sadece Kafkasya'nın değil, tüm Rusya'nın en eski Müslüman mabedi olan caminin çevresinde Ayetullah Humeynî'nin sözlerinin yazılı olduğu afişleri de sıkça görüyorsunuz. Muhitte öylesine baskın bir İran tesiri var ki, kendinizi bir an İran'ın herhangi bir şehrinde zannedebilirsiniz.
Her yaştan evlatlarının arasında kıyamet sabahını bekleyen Aliya'nın gümüş kubbeli kabri şehitliğin ortasında ışıldarken, zihnimde şu sahne canlanıyordu:14 Ekim 1991'de Yugoslavya Meclisi'nde konuşma yapan Sırp lider Radovan Karadziç'in Müslümanların yok edileceğine dair tehditlerine karşılık, Aliya gayet sakin bir şekilde "Bizi yok etmekle tehdit ediyorlar. Ama bilsinler ki Müslümanlar yok olmayacaktır!" demişti. Yok olmak... Ölüm bir son olmadığına ve biz Müslümanlar da bu dünya için yaşamadığımıza göre, evet binlerce şehit verse de Bosna, Müslümanlar yok olmamıştı işte. Olmayacaktı da.
Bunları düşünürken, mezar taşlarını okumayı da sürdürüyordum. Çok gençler de vardı aralarında, çok yaşlılar da. Komutanlar da vardı, kendilerini cephede buluveren sıradan delikanlılar da. Epey görkemli (hatta fotoğraflı) mezarlar da vardı, başına bir taş bile dikilmemiş toprak mezarlar da. Ve taşların hepsinde istisnasız şu ayet yazılıydı: "... Onlara ölüler demeyin; onlar diridirler, lakin siz anlayamazsınız!"