Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cumhuriyet ve Antropoloji

Zafer Toprak

Cumhuriyet ve Antropoloji Sözleri ve Alıntıları

Cumhuriyet ve Antropoloji sözleri ve alıntılarını, Cumhuriyet ve Antropoloji kitap alıntılarını, Cumhuriyet ve Antropoloji en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Atatürk ulus inşa sürecinde zamanla sosyolojiyi bir kenara bırakmış, antropolojiye gönül bağlamıştı. 1908'in gerçekleriyle1930'larınkiler farklıydı. 20. yüzyılın başında Avrupa altın çağını yaşıyordu. Avrupa'ya öykünmek, onu örnek almak son derece doğaldı.
Sayfa 117Kitabı okudu
Milli Mücadele Anadolu topraklarında verilmiş, Ankara Anadolu'nun kalbinde başkent olarak benimsenmişti. Ankara kalıcı başkent olunca bundan böyle İstanbul merkezli bir tarih anlayışından uzaklaşılarak Anadolu eksenli bir tarih bilinci oluşturulması gerekiyordu. Atatürk için İstanbul "uhrevi", Ankara ise "dünyevi"ydi.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Antropolojinin ve arkeolojinin bu denli önem kazanması 1936'da Tarih, Dil, Coğrafya Fakültesi kurulurken de kendini gösterdi. Fakültede başlangıçta "ictimaiyyat"a, sosyolojiye yer verilmedi. Antropoloji sosyolojinin yerini almıştı. Ancak 1939 yılında, "Felsefe zümresini alâkadar eden dersler" arasına "sosyoloji" de kondu. Yurtdışından Behice Boran, Muzaffer Şerif, Niyazi Berkes gelmişti. Atatürk'ün ölümü ertesi, 1939'dan itibaren yeni bir sosyoloji, bu arada sosyal psikoloji anlayışı geliştiriliyordu.
Sayfa 119Kitabı okudu
Sosyoloji ve hukuk, tarihle birlikte Cumhuriyet Türkiyesi'nin üçlü sacayağını oluşturacaktı. Her ne kadar Charles Seignobos İkinci Meşrutiyet yıllarında çevrilmeye başlanmışsa da, yaygın bir okur kitlesine ulaşması ancak Cumhuriyet'in ilk yıllarında gerçekleşecekti. Bunda Ali Reşad'ın bu yıllarda tarih camiasında etkinliğinin artmasının önemli bir rolü vardı. Emile Durkheim'in etkisi ise en azından 60'lı yıllara kadar sürdü. Aydın kesim 60'larda Karl Marx, 70'lerde ise Max Weber ile tanıştı. Sosyoloji klasiklerinin üçlü sacayağı böylece tamamlanmış oluyordu. Ancak, 80'li yıllarda post modern dalga klasikleri gömecek, Foucault ve Derrida ile birlikte akademik çevre yeni ufuklara açılacaktı.
Sayfa 279Kitabı okudu
Mu efsanesi 1920'lerin ikinci yarısında doğdu. Ancak en fazla yankı uyandırdığı ülkelerden biri Türkiye oldu. 30'lu yıllarda Türkiye'de antropolojinin ardından arkeolojiye olan merak, "ne bulursan koy sepete” anlayışıyla kimi kez fantastik fikirlerin de peşi sıra gidilmesine neden oldu. Arkeoloji ezoterizme en yatkın bilim dalıydı. Ezoterizm derin bilgilerin ve sırların ehil olmayanlardan gizlenerek, bir üstat tarafından sadece ehil olanlara inisiyasyon yoluyla öğretilmesiydi. Bu nedenle ezoterik bilgilere çoğu kez inançla varılabiliyordu.
Sayfa 328Kitabı okudu
Sâtı Bey'e göre günü anlamak için dünü bilmek gerektiği gibi dünü anlamak için bugüne bakmak gerekiyordu. İnsanın "mazi" ile "hâl" konularında bilgileri ancak bu iki evrenin birbirini tamamlamasıyla mümkün olabiliyordu.
Reklam
20'li yıllarda ise Cumhuriyet Türkiyesi'nin kuruluş evresinde bilimsel omurga sosyolojiydi. 1908 ile birlikte Durkheim Osmanlı bilimine damgasını vurmuştu. İttihatçı ideolog Ziya Gökalp'in 1923 yılında yayınladığı Türkçülüğün Esasları Durkheim sosyolojisinden damıtılmıştı.
Sayfa 118Kitabı okudu
Türkiye Antropoloji Tetkikat Merkezi, Cumhuriyet'in ilanından iki yıl sonra, 1925 yılında İstanbul Darülfünunu Tıp Fakültesi'nde doğmuştu. Kurucuları Prof. Dr. Nurettin Ali Berkol, Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp, Prof. Dr. Süreyya Ali, Prof. Dr. Mouchet ve Prof. Dr. İsmail Hakkı idi. Merkezin kuruluş amacı bir tür toplum mühendisliğiydi.
Sayfa 110Kitabı okudu
18. ve 19. yüzyıl akademik çevreleri "etnoloji"yi kültürel farklılıklar ve dünya halklarının ortak insan gruplarını belirlemek için kullanmaya başladılar. Bu şekliyle İngilizce (Ethnology), Fransızca (ethnologie) ya da Almanca (Ethnologie) günümüze kadar uzanan bir süreçte Avrupa'da ve ABD'de kullanılır oldu. Ancak, İngiltere'de ve İngilizce konuşulan ülkelerde "sosyal antropoloji" daha yaygın bir sözcüğe dönüştü.
Sayfa 266Kitabı okudu
Türk Tarih Tezi, son kertede bir tezdi; farklı disiplinleri bir araya getiriyordu. Günümüzdeki birçok tezden daha bilimsel yöntemlerle işlenmişti. En azından o günkü bilimsel birikimi ortak bir havuzda topluyordu. İlk "mesele "nin çözümünde kullanılan tektonik, jeolojik, paleolojik, morfolojik, hidrografik, glasiyolojik ve klimatolojik veri yumağı bile bugünkü tarihçiliğimiz ötesinde, daha derin yöntemlerin söz konusu olduğunu kanıtlıyordu.
Sayfa 175Kitabı okudu
95 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.