Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Cumhuriyetin Tarihi

Ahmet Cemil Ertunç

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Ali Fuat Cebesoy, kendisiyle yapılan bir röportajda şunları söyler. [Ifade bozuklukları metnin aslındadır) "Atatürk'ün icraatı var ya, yenilikleri var ya, şapka giydirdi, kadın haklarını verdi, kanunu medeniyi kabul etti, bu icraatı var yani bu memlekette mühim bunlar, bunlar kolay kolay herkesin yapacağı iş değil. Suikastı mahsus bir terör havası yarattı, bunları yapabilmek için. Böyle hareketleri vardır... Suikast meselesi[nden] evvelden haberdardı... Ani bir sürpriz değil. Ama onu öyle bir sahneye koydu ki mecliste, memlekette, hem bir terör, hem de aman Atatürk'ü muhafaza edelim, ne söylerse yapalım, fikrini hazırladı ve arkasından, bir arkasından, öbürü arkasından, ille bunu yapacaksınız diye, şapkadan başlayarak kanunu medeni vesaire hepsini yaptı. Böyle hareketleri vardır. Şimdi bu hareketleri esas alacak olursak bu adam diktatör, diktatör. Ama esası diktatör değil çünkü başka türlü hareket zaaf vereceği için, yarım bırakacağı için, daha fenalık getireceği için burada bir mizansen sahneye koyardı. O mizansene ekseriye diktatörlük derlerdi. Yani ben öyle derim ki büyü sanatkar ve usta bir aktör
Meclis içinde ve İstanbul basını şahsında Meclis dışında Hükümete yönelik eleştiriler gittikçe sertleşerek devam ederken, bazı gazetelerde kurulacağı söylenen yeni parti ile ilgili haberler çıkmaya başlar. Yeni partinin ismi ile ilgili spekülatif haberler yayınlanır. Bu partinin "Cumhuriyet Fırkası" ismini taşıyacağına ilişkin haberler üzerine, Halk Fırkası ani bir girişimle. Cumhuriyetçiliği" yeni partiye "kaptırmamak" için elini çabuk tutarak, isminin önüne "Cumhuriyet" ismini ekler. Ancak ilginçtir bu ismi, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası'nın resmen kurulduğu 17 Kasım'a kadar hiç kullanmaz.
Reklam
HARF DEVRİMİ
Mikusch, söz konusu gerekçeyi iyice abartır. Ona göre Cumhuriyetin ilk yıllarında halkın %90'nın okuma-yazma bilememesinin nedeni Arap harflerinin okuma ve yazmasını öğrenmenin çok zor olmasıydı. Hatta 5, 6 yılda öğrenilemiyordu. Halbuki o dönemde okuma yazma oranının Arap alfabesiyle hiç ilgisi olmadığı, bilhassa neredeyse yüzyıldır ardı arkası kesilmeyen savaşların bütün eğitim politikalarını felç ettiği unutulmaktadır. Ayrıca, Arap harflerinden teşkil eden Osmanlıca okuma ve yazmasını öğrenenler çok iyi bilirler ki, profesyonel düzeyde olmamak şartıyla bu öğrenme işi en fazla bir-iki ay içerisinde başarıyla tamamlanmaktadır. Bunun en güzel şahidi bir yaz tatilinde Kur'an okumasını öğrenen çocuklardır.
Ali Fethi Okyar
Fethi Bey halka bir konuşma yapar. Niyeti, devrimlerle gerçekleştirilen toplumsal dönüşümün bekçisi olduklarını ilan etmektir. Bu niyetle başındaki şapkasını göstererek "Bizim bunları çıkaracağımızı..."der demez, bütün dinleyiciler, binlerce kişi başından şapkasını çıkarıp ayağının altına atar. Fethi Bey'in cümlesi henüz tamamlanmamıştır; halbuki o, "Bizim şapkayı çıkaracağımızı söylüyorlar, bu bir iftiradır, inkılaplarla aynı fikirdeyiz" diyecektir.
Fakat anlaşıldığı kadarıyla bu uyarlama işi başarılı olamamıştır, çünkü Türkiye'de din-laiklik gerilimi/çatışması hiç bitmemiş, daha da önemlisi, dini toplumsal yaşamdan uzaklaştırmak amacında olan laiklik, sivil-asker bürokratların elinde yeni bir dine dönüşmüştür.
"Seküler devletin "din" diye bir sorunu yoktur. Çünkü halkın egemenliği yerine dinin ve Tanrı'nın egemenliğini getirmeye çalışan ciddi bir tehdit altında değildir. Tehdit olasılığı olmayınca, önlem gereği de ortadan kalkmaktadır. Buna karşılık laik devlet, laik düzenini korumak için dini sürekli, denetlemek zorundadır".
Reklam
Osmanlı Dönemi ve Laiklik
Zira, Osmanlı toplumu ve İslam Batı toplumları ve Hıristiyanlık'tan tamamıyla farklı özelliklere sahiptir Ne laikliğe zemini hazırlayan Kilise benzeri bir kuruma ve ne de laikliği oluşturan Kilise-Devlet çatışmasına ve ne de mezhepler arası çatışmalara/savaşlara genelde İslam ülkelerinde ve özelde de Osmanlı'da tanık olunmamıştır. Bu nedenle, Batı'daki anlam ve uygulamasıyla laikliğin savunulmasına ve uygulanmasına yönelik gayretlere Osmanlı dönemin de rastlamak hiçbir şekilde mümkün olmaz.
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.