O konuşmanın ardından derse katılanların sayısı çoğaldı. Konuyu biraz daha açmaya gayret gösterdim. İçlerinden biri kalkıp bana "Müminin ferasetinden sakının! Çünkü o, Allah'ın nuruyla bakar" hadis-i şerifinin ne anlama geldiğini sordu.
Adamı şöyle tepeden tırnağa bir süzdüm. Bir süre başımı öne eğip sustum. Sonra bana bir hâl oldu ve ardından adamın ne olduğunu çözdüm:
Müslüman ol! Artık Müslüman olma vaktin geldi.
Herkes şaşakalmıştı. Öte yandan genç adam bir Hristiyan olduğunu itiraf etti. Seçkin Müslüman, kalplerin içini görebiliyor mu diye bizzat deneyerek Hz. Peygamber'in (sav) bu sözünün doğruluğunu tecrübe etmek istiyormuş. Bu ders halkasını tavsiye etmişler kendisine. O da halkaya katılarak dersi verene soruyu sormuştu. Sorunun ardından Allah (cc) nuruyla dersi veren hocaya, soruyu soran kişinin kalbini göstermişti. Hristiyan genç tövbe ederek Müslüman oldu.