"Yapamazsınız, edemezsiniz, aklınız ermez, siz oturun, size biz bakarız" demişlerdir... Sonunda kadınları da böyle olması gerektiğine inandırmışlar... Kadınlar öylesine baskı altında tutulmuş, öylesine itilip kakılmış ki, gerçekten hiç bir şey yapamaz olmuşlar. Hani işlemeyen demir parildamaz ya.. Bu kez de "İşte görüyorsunuz, kadınlar arasında ünlü dahiler, keşifler, yazarlar, bilim adamları çıkıyor mu? Demek ki gerçekten geri onlar" diye tutturmuşlar.
Neden birbirimize hoşgörüyle bakamıyoruz,neden insanları kınamak gibi en kolay yolu seçiyoruz, neden bu denli kaskatıyız, neden? Icimiz,dışımız kaskatı...Hem kendimizi yalnız bırakıyoruz, hem başkalarını mutsuz ediyoruz.
Belkide babalarımız trompet çalıp dans etselerdi çocuklarını kucaklamayı da bilirlerdi. Eğer babalarımız kendilerini erkeklik duygularının içine hapsetmeyip bir şeyler bestelemeyi deneselerdi, evde hoplayıp zıplamayı küçüklük saymasalardı,ortalıkta kucaklanmaya hasret,şefkat yoksunu bunca insan birikmezdi.
Bazı şeyleri bulmak ne denli zordur,nasıl büyük bir rastlantıdır ve bu rastlantılar yalnızca filmlerde olur. Peki bulunca onu yitirmemek için ne yapıyoruz? İnsan olduğumuz için mi bu denli yitirme ustasıyız?
Özverinin sonu da yok yararı da...İnsan her şeyi özveri üzerine kurarsa, sonunda kendine acımaya başlayabilir. Dünyada insanı en yozlaştıracak şey de herhalde insanın kendine acımasıdır.