Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Değişen Kentte Dini Hayat

Nevin Meriç

Değişen Kentte Dini Hayat Sözleri ve Alıntıları

Değişen Kentte Dini Hayat sözleri ve alıntılarını, Değişen Kentte Dini Hayat kitap alıntılarını, Değişen Kentte Dini Hayat en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
/ Modernleşme-sekülerleşme sürecinde inkitaya uğrayan insan-kutsal ilişkisi, bireyin dinden uzaklaşmasına ve dine daha mesafeli davranmasına neden olmaktadır. Din eğitimi eksikliği de, mesafenin gittikçe açılmasını normalleştirmektedir. Bu anlamda modern algı medyayı da yedeğine alarak, dinin referans kaynakları hakkında toplumsal alanda var olan bilgiler ve sirkülasyonunda ciddî değişimlere neden olmaktadır. Özellikle geçmişin/dinî sosyal hayatın olumsuz imajlarla ele alınması, aktarılması, gündelik hayatta dinî tavır alışlara mesafeli bir duruşa ve gerginliklerin yaşanmasına neden olmaktadır. Günümüzde Kutsal Kitap’la ilgili değişimlerde medyanın etkisi açıkça gözlemlenmektedir. Rayting amaçlı yayınlar toplum hayatında, saygının merkeze alındığı kutsal/kitap algısının geleneksel-kültürel kodlarının ve anlam haritalarının bozulmasına, kopmasına neden olmaktadır. Müftülüğe gelen sorular ülke insanının dinî temel referans kaynağı hakkındaki bilgi eksikliğini ve değişen algısını açıklığa çıkarmaktadır. Kur’an hükümleri tarihsel mi?... Bu zamanda Kur’an hükümleri geçerli değilmiş, doğru mu?... Bugün hâlâ 1400 yıl önceki inananlar gibi mi olacağız, onlar gibi mi yaşayacağız?... Kur'an-ı Kerim eski ümmetlere, bizim dışımızdaki milletlere gelmiş, onların yaşamını hayatını belirliyor. Bizim ona uymamız şart mı?... Kur’an-ı Kerim’i peygamberimiz mi yazdı? Dualardan sonra ““el-Fatiha” deniliyor. Bu ne demek ve o zaman ne okunur?... Salavat getirin denilince ne okunur?... Dualarda. “mağripten maşrika" deniliyor. Bu demek?
Sekülerleşmenin etkilediği ve değiştirdiği algı/değer olgusundan en çok ritüeI/ibadet algısı etkilenmektedir. Yaratıcıyla kulun ilişki biçiminin sembolik ifadeleri olan ritüeller İslâm'da, dinin öğreticisi/tatbîk edeni olan bizzat peygamber tarafından tarif ve tatbik edilerek örneklendirilmiştir. Dolayısıyla dinî anlamda formel ibadetlerde
Reklam
Dinin -özelde de İslâm dininin- sağladığı ortak paydalardan oluşan sosyal destek, aynı zamanda mutlu ve huzurlu bir hayatın da kaynağı olmaktadır. Son zamanlarda yapılan topluma yönelik araştırmalarda da, dinin önemi bir kez daha gözler önüne serilmektedir. Sağladığı sosyal destek yanında dine inanmanın bizatihi kendisi, insan için mutluluğun
Ünlü sosyolog ve teorisyen Weber de, insan zihniyetinin oluşumu ve değişiminin en önemli etkenini din olarak tespit etmiştir. Dinin toplumsal işlevine de dikkat çekerek, “Din toplumda önceden var olan yapıyı/geleneksel, onaylayarak veya dönüştürerek yeni bir zihniyetin temellerini atar”29 demektedir. Bir başka ifadeyle din, insanın Yaratıcı-insan-toplum ve fizikî çevreye karşı genel bir bakış tarzının içeriğini oluşturarak bireysel ve toplumsal zihniyetin gelişmesinde etkili olmaktadır. Bu durumda din, insanın Allah/Yaratıcı-insan-kâinat bağlamındaki ilişkilerini düzenleyen ve temel problemlerini meşru bir değer hükmü vererek çözmeyi hedefleyen tek sistem olmaktadır. Böylece din tarafından müntesibi olan insanın hakikat/dünya tasavvuru oluşturulurken eşyaya ve olaylara bakış tarzı da belirlenmektedir.
Dünya hayatında aslolan, içinde bulunulan hal değil hayatta/canlı olmaktır. Çünkü ancak hayatta olan insan ibadet eder ve ibadet eden insan da dünya hayatını anlamlandırmaktadır. Bu durumda insanın içinde bulunduğu her hal olumlu değer olurken, bütün olumsuzluklara rağmen umudun kaybedilmemesinin tavsiye edilmesi de anlamlı, ikna edici temellere dayanmakta, bir başka ifadeyle onları açığa çıkarmaktadır.’(bk. Zümer,53) İnsanın yakın çevresi de problemin çözümü içinde değerlendirilirken, kazanımları olaya bakış tarzları ve yaklaşımlarına ait kılınmaktadır. Böylece, ötenazi isteyen hastaların en belirgin şikâyetleri olan yalnızlık da önlenmektedir. Dolayısıyla dinî anlamda problemin çözümü olasılık değil umut konsepti içinde ifade edilmektedir. Her ne surette olursa olsun insanın ölmeyi istemesi ve ölmesine yardımcı olmak katl olarak değerlendirilmekte ve yasaklanmaktadır. Ülkemizde ötenazinin pek talep edilmemesini de bu kalbî-zihinsel şekillenişe bağlayabiliriz.133
Geleneksel toplumlarda din,sosyal hayatın en tepe noktasında yer almakta ve topluma ait bütün sosyo-kültürel faaliyetlere yön vermektedir. Modern toplumda ise bu durum tamamen değişerek, kutsalla-kutsal dışı arasındaki ayrımın gereği oluşan laikleşme sürecinde ferdileşerek özel alana hasredilmektedir. Bu bağlamda din bir vicdan, şahsî bir tercih meselesi haline gelmektedir. Modern toplumsal kabullerde dine, dindarlığa, özellikle dinî davranış biçimlerini yerine getirenlere karşı tenkitçi tarzda, küçümseyerek yaklaşılmakta ve hatta inançsızlılda/hurafe karakterize edilmektedir.57 Dinin gündelik hayat içindeki fonksiyonelliğini gösteren ritüellerin kamufle edilmesi, görünür alanın dışına çıkartılması algısı, daha ileri boyutlarda dinî tavır alışların ve ibadet mekânlarının yeniden düzenlenmesi talepleri -camilerin müze şeklinden ayakkabıyla namaz kılmaya kadar-gibi gündem oluşturan durumlara tanık olmaktayız.
Reklam
Dünyevîleşmenin insan merkezli dünya/âlem tasavvuru, Yaratıcı-kul iletişiminde ciddi anlamda sapmalara neden olmaktadır. Dinin tanımladığı insanın varoluş amacı ve hedefi tamamen değişerek bütün gerçeklik dünya hayatıyla sınırlandırılmaktadır. Dolayısıyla eşyanın/dünyanın kendisi sabitleştirilerek dünyevî merkezli bir kalıcılık düşüncesi insanın hâkim tasavvurlarından biri haline getirilmektedir. Insanın düşüncesi, bakış açısı, eşyanın arka planını, zatını anlamadan uzaklaştırılmaktadır. Böyle bir zihni şekilleniş, insanı sadece zevk peşinde koşan ve tutkularını esas alan bir varlık haline getirmektedir. Çünkü dünyevîleşmenin cazibesi, çekiciliği, hikmet ve irfandan uzaklaşıldığı anda insanı onun çekim alanı içine sokmaktadır. Artık insan için her türlü şartlarda hazzı gerçekleştirmek tek gaye olmakta, bir başka ifadeyle normalleşmekte ve meşruiyet kazanmaktadır."ı
Sünnet/Hadis bağlamında yapılan ve entelektüel fikir temriıılcri olarak haklı bir zemini olan çalışmalar ve bu konudaki farklı görüşler Müslüman toplumlar için önemli kazanımlar da sağlamaktadır. Ne var ki, zaman içinde konjonktürel gelişmelerin de etkisiyle çalışmalar yön değiştirebilmektedir. Kaynaklardan hemen hemen her dönemde tartışıldığı anlaşılan konularda günümüzde ciddî farklılaşmalar görülmektedir. Geçmiş dönemlerdeki kaygı sünnetin gereksizliği ve reddinden ziyade doğru bilgiye ulaşmak için yapılan hiyerarşik tanımlamaya ait farklılaşmalar olurken, günümüzde Hz. Peygamber'in anlamı ve önemini kamufle edecek ve olumsuzlayacak durumlarla da karşılaşılmaktadır. Bu bağlamdaki değerlendirmeler sonucu, âlemlere rahmet için gelen resul(Enbiya,107) konseptinden uzaklaşıldığı görülmektedir. Bu durumda, Allah ve meleklerinin salavat getirdiği resul inanışı '(Ahzab,56)modern algılayışta gittikçe sıradanlaşmakta gibidir. Nitekim namazlarda Ettehiyyatü duasının okunmasının şirk olacağını gündeme taşıyan, dolayısıyla birey ve toplum hayatında ciddî gerginliklere neden olan görüşü de bu bağlamda değerlendirebiliriz.
İslâm dininde ise din adamları sınıfı bulunmamaktadır. Müslüman her bir birey Kur’an’ı okuma ve anlama hakkına sahiptir. Fakat Kur’an’ı anlamak için ciddî anlamda formasyona, bir usul bilgisine ihtiyaç vardır.67 Bu bilgiye sahip olmayan insanların eline meal tutuşturarak bireysel içtihadı imkân dahiline sokmak nasıl mümkün olacak ve ne sonuçlar
Toplumsal alanın değişiminde karşılaştığımız dinî bilgi ve algı farklılıklarından biri de, hadis-sünnet bağlamında yaşanan gelişmelerdir. Hadislerin farklı yorumlarında geleneksel-ehlisünnet söylemlerin dışarıda bıraktığı Haricî algılayışlara yönelindiği görülmektedir. Eleştirilen rivayetler incelendiğinde, ilk dönem hadis ravîlerinin Haricî yorumlar olarak muhalif söylemler içine dahil ettikleri durumları görmekteyiz. Regl dönemlerinde kadınların namaz kılıp oruç tutabileceğine dair geliştirilen argümanları bu çerçevede değerlendirebiliriz.l7 Dolayısıyla modern söylemin, gündelik hayatın dinî davranış biçimlerinde geçmiş-gelecek bağlamında esas alınacak kriterleri çok da Önemsemediğini gözlemlemekteyiz. Bu anlamda, dinî davranış biçimlerinin sünnet/Peygamber bağlamından kopartılmasını, konjonktürel gelişmelerin merkeze alındığı uyum sürecine ait düzenlemeler olarak değerlendirebiliriz. Yaşanan durum yeni toplumsal gerginlik alanlarını da karşımıza çıkarmaktadır.
15 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.