Demokrasinin Sosyolojisi

Ali Yaşar Sarıbay

Demokrasinin Sosyolojisi Quotes

You can find Demokrasinin Sosyolojisi quotes, Demokrasinin Sosyolojisi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
"Bir halk, her zaman anayasasını gözden geçip, düzeltme, ıslah etme hakkına sahiptir. Bir kuşak, gelecek kuşakları, kendi yasalarının hükmü altına alamaz" Condercet
Sayfa 70 - Sentez YayıncılıkKitabı okudu
Aklın kamusallaşması ve öznelleşme
Kant, güncel olanı sorgularken; " 'Düşünmeyin! Aklınızı kullanmayın!' diye bağırıldığını işitiyorum" diyor ve şöyle devam ediyordu: "Subay, 'Düşünme, eğitimini yap!', maliyeci: 'Düşünme, vergini öde', din adamı: 'Düşünme, inan !' diyorlar." (Kant, 1984: 215). Oysa, Kant'a göre, insan özgür olmadıkça, yani aklını her yönüyle ve her bakımdan kitlenin önünde çekinmeden, apaçık kullanmadıkça içinde yaşadığı toplumun, son tahlilde tarihin ilerleme kaydetmesi de mümkün değildir.
Sayfa 199 - Sentez YayıncılıkKitabı okudu
Reklam
1990'larda ivme kazanan globalleşme sürecinin ortaya çıkardığı en önemli tartışma, ulus-devletlerin işlevi etrafında olmuştur. Bu doğrultuda varılan sonuç (veya empoze edilen yaygın kanı), ulus-devletin işlevinin artık bittiği, dolayısıyla işlevin ayrılmaz sosyo-politik öğesi olan milliyetçiliğin de sona erdiği şeklinde ifade bulmuştur. Fakat, 11 Eylül terör eyleminden sonra vuku bulan gelişmeler, ABD başta olmak üzere, dünyanın hemen her yerinde milliyetçi hareketlerin yeniden canlanmasına sebep olmuştur. Bu durumu nasıl açıklayabiliriz? Belli bir (ekonomik, politik ve kültürel) hegemonyanın dayattığı homojenleşmeye yönelmiş bir dünya parçalanmakta midir? Milliyetçilik globalleşmenin adaletsizliklerine bilinçli bir başkaldırı mıdır?
Sayfa 123 - Timaş Yayınları
AKP, Türkiye'nin uzun süredir(...) global kapitalizmie eklenme sürecinin ortaya çıkardığı politik bir sonuçtur.
Sayfa 62 - Timaş Yayınları
Demokratik Devlet mi, Demokratik Toplum mu?
Demokrasi, demokratlar olmadan yaşama şansına sahip olmayan bir yönetim biçimidir. Öyleyse, demokratik bir yönetimin gayesi, sadece devleti demokratikleştirmekle sınırlı olamaz; toplumun da demokratikleşmesi gerekir. Toplumda da demokratik olmayan iktidar odaklarının çeşitli alanlara sızmak ve o alanlarda otokratik bir iktidar ağı yaratma olasılığı her zaman söz konusudur. Toplumu demokratikleştirmenin yolu ise, bütün toplumsal kurumları kapsayan, otokratik iktidar fırsatlarını önleyen bir zihniyeti yayma tedbirlerini almaktır.
Sayfa 14 - Timaş Yayınları
Şiddeti değişimin vazgeçilmez aracı görmek, ancak daha çok şiddeti doğurur. Oysa, haksızlığa uğramak, acı çekmiş olmak, kabul görmemek, temsil edilmemekten mütevellit adaletsizlik, şiddetten önce vicdanlara hitap ederek sivil çözüm imkânlarını besleyebilir. Adaleti, dünya yanıp yıkılsa da gerçekleştirme arzusu, çok bencilcedir ve şiddeti meşrulaştıran bir sorumsuzluk olarak nitelenebilir.
Sayfa 122 - Timaş Yayınları
Reklam
Bu açıdan, Türk modernitesi için son bir söz söylemek gerekirse şunu diyebiliriz: Türkiye'nin modernleşmesi esasen Batılaşarak Doğulaşma serüvenidir.
Sayfa 286 - Timaş Yayınları
... Bu yüzden, bir halkın yeni bir anayasa yapma niyeti, aslında o halkın içinde bulunduğu ulusal ve uluslararası politik/kültürel ortamın telkinleri doğrultusunda toplumu yeniden inşa etme arzusudur. Toplumu yeniden inşa ediş ise her yerde ve zamanda politik mahiyette olmuştur ve politik iktidarın etrafındaki tartışmalara paralel vuku bulmuştur.
Sayfa 76 - Timaş Yayınları
Daha otobüs kuyruğunda birbirinin hakkına riayet etmeyen bir toplumda, insan haklarının her ne ise "dışsal" etkenlerce engellendiği telakkisi samimi ve gerçekçi değildir. Kendimiz üzerine fazla düşünen bir toplum değiliz. Daha çok, her kim ise, "başkaları"nın bizim üzerimize düşündükleriyle yönlenmeye fazlasıyla önem veren bir toplumuz. Bu sebeple, herhangi bir meselede "ötekileştirerek" hareket etme alışkanlığı edinmiş gibiyiz. Örneğin, sivilleşemiyorsak veya demokratikleşemiyorsak, mutlaka kendi içimizde veya dışımızda "başkaları" bunu istemediğindendir.
Sayfa 191 - Timaş Yayınları
Somut bir örnek olayı hatırlatarak daha açıklayıcı olmaya çalışalım. 12 Eylül döneminde yaşı tutmadığı için idam cezası verilemeyen bir gencin, yaşı büyütülerek asılması, yargıçların "kanun hükümleri"ne "uygun" karar vermeleriyle mümkün oldu. İnfazdan yıllar sonra, o gencin suçsuz olduğu ortaya çıktı. Ama artık olan olmuştu: Kanun hükümlerinin uygunluğuna da yanan yanlış, "doğru" şeklinde, adaletin yerine çoktan geçmişti!
Sayfa 72 - Timaş Yayınları
Reklam
Ölümünden on yıl kadar önce Weber İslâm dinine dair ciddi bir merakla incelemeye girişmişti. Bu incelemeleri, yayımladıklarından daha fazla metinleri kapsasa da (Schluchter, 1999) günümüze ulaşanlarının gösterdiklerine dayanarak söylenebilecek ilk şey, Weber'in İslâm dinine dair yaptığı tipleştirmenin sorunlu olduğudur. Weber, her şeyden önce, genel olarak "Asyatik dinleri" çok büyüsel, geleneksel ve bu dünyanın reddine dayanan özelliklerini ön plana çıkararak resmettiği gibi (Cohen, 2002: 17); daha özel olarak İslâm'a fazladan bir vasıf atfetmiştir: "Savaşçılar Dini".
Sayfa 255 - Timaş Yayınları
Schopenhauer, insanın sonu gelmez arzulara sahip bir doğası olduğuna; her bir arzunun yeni bir arzuyu kışkırttığına, döngüsel olarak devam eden bu durumun insana acı çektirdiğine dair kötümser bir görüşe sahipti. Bu doğrultuda, Schopenhauer'in dile getirdiği temel iddia şuydu: irade, arzulanan ile bu arzulananın eksik şekilde tatmin edilmesinden doğan açığın yarattığı acı çekmenin tezahürüdür. Bu iddia çerçevesinde Schopenhauer iradeyi irrasyonel olan ile özdeş görmekteydi. Çünkü, ona göre, irade aklın değil, hepsi bilinçaltı ve duygusal mahiyetteki hayaller, dürtüler, tutkular ve duygulanımlardan oluşan kalbin sesiydi ve bu ses esasen bedenden gelmekteydi (Mestrovic, 1988: 57).
Sayfa 204 - Timaş Yayınları
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra oluşan yeniden yapılanma, esasen disiplin ve özgürlük kutupları arasına sıkışmış bir arayışla yüklüydü. Modernite ve postmodernite arasındaki gerilim de bir anlamda söz konusu arayıştan hasıl olan bir üründü (Wagner, 1992:472-3).
Sayfa 201 - Timaş Yayınları
Neyse ki demokrasi çağında kimse köle de değil, efendi de. Ama şiddet, insanı özgürleştirmez; herkesi son tahlilde köleleştirir. Şiddetin kendisi politika haline gelince, çağımız kültürünün şişirdiği egolar canavarlaşma eğilimine girebilir. Canavarla savaşan da neticede canavarlaşır; sivilliğin yerini barbarlık alır.
Sayfa 122 - Timaş Yayınları
Osmanlı İmparatorluğunun çöküş sürecine girmesiyle beraber "bu devlet nasıl kurtarılabilir?" sorusuna cevap arayışları, aslında "anlamaya" dayanan kavrayışlardan çok, pratik çözümleri hayati sayan "algılamaları" ön plana çıkarmıştır.
Sayfa 274 - Timaş Yayınları
37 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.