yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil.
Hüseyin İnan'ın da dediği gibi: "yazılacak çok şey var, fakat hem mümkün değil, hem de sırası değil. "
Belki de sırası pek bilemiyorum. Sonunu bildiğim halde okudum yine. Nedense her okuyuşumda sonu değişecekmiş gibi geliyor ama değişmiyor. Aslında bende bütün bu hikâyeyi ezbere bildiğim halde okumayı neden inatla sürdürüyorum onu da bilmiyorum.
Herşey - bu kitapta anlatılanlar, yazılanlar koca bir yanlış, koca bir hata- herşey darağacına giderken sorulan idama engel bir sağlık sorunu var mı sorusu kadar anlamsız.
Amiyane tabirle az gelişmiş ülkenin camını kıran bu gençlere yazılacak çok şey vardır ama yine aralarından birinin de dediği gibi mümkün değildir. Ne ben anlatabilirim ne de temelinde 3 genci idama götüren gerekçenin ne olduğunu anlayabilir.
Deniz Gezmiş'le ilgili, belgelerle detaylı yeni birşeyler öğrenmek istiyorsanız okumanızı tavsiye ederim. İlla vardır içinde bilmediğiniz bir şey...
Düşmesin bizimle yola:
evinde ağlayanların gözyaşlarını
boynunda ağır bir zincir gibi taşıyanlar!
Bıraksın peşimizi
kendi yüreğinin kabuğunda yaşayanlar!
— Delikanlım!.
İyi bak yıldızlara,
onları belki bir daha göremezsin.
Belki bir daha
yıldızların ışığında
kollarını ufuklar gibi açıp geremezsin..
Delikanlım!.
Senin kafanın içi
yıldızlı karanlıklar
kadar
güzel, korkunç, kudretli ve iyidir.
Yıldızlar ve senin kafan
kâinatın en mükemmel şeyidir.
Delikanlım!.
Sen ki, ya bir köşe başında
kan sızarak kaşından
gebereceksin,
ya da bir darağacında can vereceksin.
İyi bak yıldızlara
onları göremezsin belki bir daha…