Demek ki bir kente "cesur" adını veren de kentin bir parçasının bu niteliğe sahip olmasıdır. Ve cesaret, korkulacak ve korkulmayacak şeyler konusunda devletimizin verdiği eğitimi her koşul altında korumak demektir.
- Peki, eğer ben adalet hakkında bütün bunlardan farklı, bunlardan üstün bir cevap verirsem, nasıl bir cezayı hak edersin sence?
- Bilmeyene yakışan ceza neyse onu. Bilmeyene yakışan, bilmediği şeyi öğrenmektir. Çekmek istediğim ceza, bu.
- Sizi nasıl inandırmalıyım? Demin söylediklerimle ikna olmadıysanız, sizin için daha ne yapabilirim? Sözleri alıp kafanızın içine mi sokayım?
- Tanrı korusun, yapma bunu. Öncelikle bir şey söylediğinde onun arkasında dur ya da sözlerini değiştireceksen de açıkça değiştir, bizi kandırmaya kalkma.
Kişi, kimin çıkarlarının kendisininki ile uyuştuğunu düşünüyorsa en çok onu sever ve kazandığında kendisinin de kazanacağını, yitirdiğinde ise kendisinin de yedireceğini düşünür.
Denilebilir ki, hiç kimse kendi isteğiyle adil değildir. Herkes zorlamadan dolayı adil davranır. Mademki herkes haksızlık yapma gücüne sahip olduğunu sandığı anda haksızlık ediyor, o zaman adalet kişinin kişisel iyiliğinden kaynaklanmaz.
Adaletsizliğin sonuçları hizipleşmeler, geçimsizlik ve iki yana da öldürücü zarar veren çatışmalardır. Oysa adalet, düşüncelerin birliğini ve sevgiyi getirir.
Soğutmak sıcağın değil, soğuğun işidir. Nemlendirmek kurunun değil, yaşın işidir. Kötülük etmek de iyinin değil, kötünün işidir. Ve adil insan iyidir. Dostun olsun olmasın, birine kötülük etmek, adil insanın işi değildir. Bu, adaletsizin işidir.