Temiz bir geçmişe duyulan özlem ve mükemmel bir geleceğe duyulan istek arasında bocalayan Amerikan düşüncesi , her ne kadar II. Dünya Savaşından bu yana karşılıklı bağımlılık gerçekleri ağır basıyor olsa da , yalnızlık politikası ile yükümlülük alma politikası arasında bir sarkaç gibi sallanmaktadır.
Bir güç dengesi düzenlemesi, tanımı gereği, uluslararası sistemin her üyesini bütünüyle memnun edemez; memnuniyetsizliği, mağdur tarafın uluslararası düzeni yıkmaya kalkışmayacağı bir seviyede tuttuğu sürece en iyi şekilde çalışır
Sanki bir doğa kanunuymuş gibi her yüzyılda, tüm uluslararası sistemi kendi değerlerine göre şekillendirebilecek güce , iradeye ve hem entelektüel hem de ahlaki güdüye sahip olan bir ülke ortaya çıkıyormuş gibi görünmektedir.
Çok fazla şey beklemememiz şartıyla böyle bir cemiyetten yanayım... Ezop'un bile alaya alarak anlattığı o masalın kahramanı olmak istemiyorum. Hani şu, kurtların ve koyunların silahsızlanmaya karar verdikleri ve koyunların iyi niyet göstergesi olarak bekçi köpeklerini gönderdikleri ve sonunda kurtlar tarafından yenildikleri masal.
İstikrarlı uluslararası sistemlerin en büyük sıkıntısı, ölümcül bir meydan oku- mayı öngörme yeteneğinin neredeyse hiç olmamasıdır. Devrimcilerin kör noktası, devirdikleri sistemin en iyi yönleriyle hedeflerinin bütün yararlarını birleştirebileceklerine inanmalarıdır