"Onlar kâh öküz arabasına binmişler, yola gitmişler. Biz birdenbire şimendifer ve balon gibi mebadiye bineceğiz, geçeceğiz. Belki câmi'-i ahlâk-ı hasene olan hakikat-ı İslâmiyenin ve istidad-ı fıtrînin, feyz-i imanın ve şiddet-i cû'un hazma verdiği teshil yardımıyla fersah fersah geçeceğiz. Nasıl ki vaktiyle geçmiştik."
(
"Âhir zamanda insanlara para pul gerekecek. Tâ ki onunla din ve dünyalarını ayakta tutabilsinler."
(Camiu's-Sağîr, 1:425)
"İ'lâ-yı Kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakki etmektir."
(
Bir hadîs-i şerîflerinde Fahr-i Kâinat (asm) Efendimiz şöyle buyurmuşlardır;
"Âhir zamanda insanlara para pul gerekecek. Tâ ki onunla din ve dünyalarını ayakta tutabilsinler."
(Camiu's-Sağîr, 1:425)
Bu hadîs-i şerîf ile mutabık olarak Bediüzzaman şöyle der;
"İ'lâ-yı Kelimetullahın bu zamanda bir büyük sebebi, maddeten terakki etmektir."
(
Çok uzun yazmadan, sadece bir cümle ile ifade edelim: “îla-yı Kelimetullah için çalıştı.”
Bu vazife hakkında bakın kendisi ne diyor: “Herbir mü’min îla-yı Kelimetullah ile mükelleftir.”
(
Divan-ı Harb-i Örfî, s. 57)
Îla-yı kelimetullah nedir peki? Yani; “Allah kelâmının, İslamiyetin ulviyetini ve hakikatlarının kıymetini bildirmek. Kur’ân ve îman hakikatlerinin yayılmasına ve genelleştirilmesine çalışmak.” Kısacası, “Allah Teâlâ’nın ismini yüceltmek ve İslam dinini yaymak.”
(
Yeni Lügat, ilgili madde)
Peki bir şeyden “mükellef” olduğumuza göre onu Kur’ân emrediyor mu? Bunun cevabını da yine bir âyet-i kerîmenin meâlinden anlıyoruz:
“O hâlde içinizden, hayra da’vet eden ve iyiliği emredip kötülükten men’ eden bir topluluk bulunsun! Ve işte kurtuluşa erenler, ancak onlardır.”
(Kur’ân-ı Kerîm, Âl-i İmrân Sûresi, 104. Âyet-i Kerîme Meâli/https://1000kitap.com/kitap/kitap--279943)
İşte uğraştığı ve çaba sarf ettiği şeyi buydu.