Dünya Askeri Tarihi

Mesut Uyar

Quotes

See All
Bilindiğinin aksine göçebelik bir hayat tarzı ve ekonomik sistem olarak yerleşik hayattan önce değil sonra ortaya çıkmıştır. Koyun, at ve inek gibi hayvanların evcilleştirilmesi ve iklim değişikliği sonrasında İç Asya ve Rusya steplerinin geniş otlaklarla kaplanması neticesinde tarım bölgelerinin sınırında çok da verimli olmayan bölgelerde yaşayan yerleşik toplumlar hayvan yetiştiriciliğine yoğunlaştı. Otlak yerleri mevsimlerle değiştiğinden hayvancılık yapanlar bu döngüye uygun bir şekilde bir yerden diğerine göç etmek durumunda kaldı. Hayvan besleyiciliğinin avantajı besin değeri yüksek yiyecek tüketme imkânı vermesidir. Çocuklar dahil herkes üretimin parçası olduğu için iş gücü kullanımı tarım toplumlarına göre yüksektir. Ayrıca ekonomi ve yaşayış eşitlikçi ve dayanışmacı bir toplum yapısı gerektirir. Ancak çocuk ölümünün yüksek ve ortalama hayat süresinin düşük olduğu bu toplumların nüfusu köylülere göre azdır. Ayrıca göçebeler ihtiyaç duydukları her şeyi üretemezler. Yerleşik toplumlarla ticaret yapmak zorundadırlar. Önemli bir başka kısıt yiyecek depolama imkânları olmadığı için normal dışı ağır kış, aşırı kurak yaz veya hayvanları etkileyen büyük bir salgın hastalık durumunda hayatta kalmak için başkalarına muhtaçlardır. Göçebe halkların periyodik büyük göç hareketleri ve komşu ülkeleri istila etmelerinin arkasında genellikle iklim kaynaklı felâketler yatmaktadır.
Sayfa 90 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
Moğolların 1310 Suriye Seferi, göçebe askerî sistemin yapısal gelişme ve dönüşüm sorunlarına ışık tutan bir örnektir. Suriye, coğrafi ve ekolojik olarak Moğol ordusu gibi büyük süvari birliklerinin barınmasına uygun bir bölge değildi. Bu yüzden Moğollar, atlı okçu kabiliyetine sahip olan Memlûk ağır süvarilerini yenebilmek için gerekli sayı üstünlüğünü bir türlü tesis edemediler. Bunun üzerine Moğol komutanlar kendi savaşçılarını Memlûk benzeri ağır süvari birliklerine dönüştürmeye kalkıştılar. Ancak savaşçıları hem geçmişte öğrendikleri bütün taktik ve tekniklerini temelden değiştirmeyi beceremediler hem de ileri yaşta olmaları nedeniyle aynı anda atlı okçu ve ağır süvari yeteneklerini kazanmaları mümkün değildi. Moğolların az sayıda ama iyi eğitimli seçme köle askerler karşısındaki yenilgisi, Ortadoğu devlet ve halkları arasında Memlûk sisteminin örnek alınmasına ve taklit edilmesine yol açacaktı.
Sayfa 95 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Güç zehirlenmesi,
Naram-sin (M.Ö. 2254-2218) dedesi Sargon'un fetihlerini devam ettirdi. Sümerler ve onlar gibi ağır piyade falankslarıyla muharebe edenler en tehlikeli düşmanlarıydı. Naram-sin bir göçebe icadı olan bileşik (kompozit) yayı ordusuna ithal etti. Özel işlem görmüş tahta, boynuz ve sinirden imal edilen bileşik yay, mevcut basit yaylara göre menzili daha uzun ve isabetliydi. Naram-sin muharebenin başlangıcında özel eğitimli okçularını düşman falankslarına karşı gönderiyordu. Akkadlı okçular menzili daha uzun yayları ile düşman okçusundan etkilenmeden falanksı ok yağmuruna tâbi tutuyorlardı. Düşman piyadesi çok zayiat verip falanks düzeni bozulunca Akkad piyadesi ve savaş arabaları hemen taarruz edip düşmanı imha ediyordu. Naram-sin zaferlerinden dolayı kendinden geçip en sonunda kendisini tanrı bile ilan edecekti.
Sayfa 51 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
Günlük hayatta kullanılan aletler olduğu gibi veya küçük değişikliklerle savaşta da kullanılabiliyordu. Tarım toplumları orak, balta, yaba gibi tarım gereçlerini silah olarak kullanırken göçebeler ve avcı-toplayıcılar ok-yay, cirit gibi avcılık aletlerini kullanmışlardır. Tam zamanlı asker sınıfının doğmasıyla var olan bu aletler tadil edilerek sadece askerî maksatla kullanılan gerçek silahlara dönüşmüştür. Başta belirttiğimiz topuzun yanı sıra bıçağın hançere ve kılıca dönüşmesi askerî ihtiyaçtandır. Ancak taş, silah yapmak için uygun bir materyal değildi. Metalin işlenip kullanılmaya başlamasıyla silah icat ve üretiminde büyük bir atılım mümkün olabildi. Bunun doğal sonucu da savaşların şiddet ve öldürücülüğünün artması oldu.
Sayfa 43 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
İç Asya askerî geleneğinin ayırt edici özelliği olan atlı okçuluğun M.Ö. 700 öncesinde kesin olarak ortaya çıktığını biliyoruz. Bu savaşçıların uyguladığı taktik ve tekniklerle kullandıkları silahlar küçük bazı değişiklikler dışında müteakip yüzyıllarda da aynı kalmıştır. Tipik bir atlı okçu, binek atı olarak dayanıklı bozkır midillisini kullanırdı. Tahta, boynuz, hayvan siniri ve tutkaldan müteşekkil bileşik yay ana silahıydı. Bu ana silahın yanı sıra kılıç, savaş baltası, topuz ve hatta gürz gibi tamamlayıcı silahlar da kullanırdı. Fakat ağır süvarilerin tercih ettiği büyük kalkan ve ağır mızrak gibi silahların kullanılmadığı bilinmektedir. Kendilerini korumak için takviyeli deri ve yünden oluşan bir kıyafet ve metal veya deri başlık giyerlerdi. Metal zırh (çoğunlukla göğüs ve sırtta metal plakalarla takviyeli örme zincir zırhlı gömlek) yaygın değildi. Zenginler ve seçkin birlikler dışında oldukça pahalı olan zırhı sıradan savaşçıların satın alma imkânı yoktu. Zırh ve ağır teçhizat yokluğunun bir sebebi de bozkır midillilerinin taşıma kapasitesidir. Oldukça dayanıklı ve kanaatkâr olan bozkır midillileri küçük yapıları nedeniyle ağır yükleri uzun süre taşıyamazlardı. Zırhlı savaşçılar bu sorunla üç, dört ve hatta beş midilliyi sefere götürerek başa çıkarlardı. Dolayısıyla çoğu göçebe savaşçı için yuvarlak küçük kalkanlar ve elbiselerinin kalınlığı tek korunma imkânlarıydı.
Sayfa 91 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Devrim ve Napolyon Savaşları kesintisiz 25 yıl sürdükten sonra 1815'te sona erdiğinde Avrupa savaş yorgunu ve enkaz halindeydi. Avusturyalı Prens Metternich'in liderliğinde toplanan Viyana Kongresi'nde krallar ve muhafazakâr siyasetçiler saatleri geriye alıp devrim öncesi döneme geri dönmeye (restorasyon) çalışırken, halk barış ve huzur istemekteydi. Avrupa ahengi denilen yeni uluslararası düzende var olan siyasi sistemin gerekirse güç kullanılarak korunması esas alındı. Takip eden dönemde özellikle Rusya ve Avusturya "Avrupa'nın jandarması" görevini üstlenip her tür isyan ve radikal siyasi hareketi kanlı bir şekilde bastırdı. Devrimle başlatılan askeri reformlar siyasi ve sosyo-ekonomik sistemi tehdit ettiği düşüncesiyle sona erdirildi. Zorunlu askerlik kaldırıldı, burjuva kökenli subaylar emekliye zorlandı ve ordular küçültüldü. Askerî okullara alınan öğrenci sayıları iyice düşürüldü.
Sayfa 173 - Doğu Kütüphanesi YayınlarıKitabı okudu
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.