Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever'le Konuşmalar

Beşir Ayvazoğlu

Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever'le Konuşmalar Sözleri ve Alıntıları

Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever'le Konuşmalar sözleri ve alıntılarını, Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever'le Konuşmalar kitap alıntılarını, Dünyayı Güzelleştirmek-Turgut Cansever'le Konuşmalar en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aslında, bakın, dünya sathı çok büyüktür. Biz bu hesabı yaptık. Frank Llyod Wright'ın yaklaşımı çok daha insanîdir; 1940'larda gündeme getirdiği bir proje var: Broad Acre City ( Geniş Akrlı Şehir); aşağı yukarı üç beş dönümlük araziler içinde evler. Düşünce şu: Ulaşım artık önemli bir problem olmaktan çıktı; o halde insanları üç-beş dönümlük araziler içerisinde evlere yerleştirebiliriz. Bu kadar arazi, bir ailenin geçinmesine imkan verecek tarım faaliyetlerini gerçekleştirmeye yeter. Sonra fark ettik ki Alanya tam böyleymiş. 1960'larda Alanya için bir proje müsabakası açıldı. Bu müsabaka sonunda kale Alanya'sıyla ufkî Alanya'nın böyle beş dönümlük arsalarda narenciye geliriyle çok müreffeh yaşayan bir küçük şehir olduğu keşfedildi. Frank Lloyf Wright diyorki: "Bütün dünya nüfusunu rahatlıkla arz üzerine yerleştirmek mümkündür." Aydın Germen'le bir gün oturup bir hesap yaptık: Ankara civarında kuzey-güney istikametinden bir çizgi çekiniz ve Ege Denizi'yle bu çizgi arasındaki dağları da ova farz ediniz; her evin beş dönüm bahçesi olması kuralını da uygulamka suretiyle bütün dünya nüfusunu bu alana yerleştirmek mümkündür. Bu inanılmaz bir şey. İnanılmaz görünüyor, ama gerçektir.
"Bizim beyefendiye kabul ettirdiğimiz şeyi geri çeviriyorsun. Bunun bedelini sana ödetiriz. O gün beyefendinin yanında seni düşünceni tasvip edenleri alıp oraya götüreceğiz ve o pisliği yok edeceğiz" dediler. Hamamı yıkma kararı aldılar.
Reklam
1961'de bir genç bir mühendis Süleymaniye'nin restorasyonuyla ilgili hesapları inceliyordu. "Tespitlerimiz dehşet verici; sizin bilginize müracaat etmek istiyoruz gelir misiniz?" dedi. Anlattıkları bir şey dehşet vericiydi. Medresesinin duvarlarının arasında boşluklar varmış; bu boşlukları doldurmak için çimento harç kullanmışlar. Bu genç mühendis hesap etmiş, kullanılan çimento miktarıyla yapılacak beton, bütün medresenin temelinden duvarına kadar her yerini onarmaya yetermiş. Yani gerekenin yüz misli çalınmış. Bu genç adam beni aldı, üç şerefeli minarelerden birinin birinci şerefesine kadar çıkardı. Bütün dünyada olan bir şeydir; taşlar eskir, çürür. Çürüyen taş çıkartılıp yerine sağlam bir taş konur. 1950'lerde bir Fransız mecmuasında "Restorasyonlarda Kullanılan Harç" diye bir yazı okumuştum. Bu harç donarken hacmini arttırıyor. Artan hacim miktarı öyle hesaplanıyor ki, duvarın içerisine konan yeni taş sağındaki ve solundaki taşlar ne kadar yük taşıyorsa o taş da o kadar yükü taşıyor. Biliyor musunuz, Süleymaniye'de değiştirildi diyerek parası alınmış taşların arasından baktığınız zaman dışarısı gözüküyordu. Medeniyetimizin en önemli eserine karşı davranış bu.
Sayfa 128Kitabı okudu
Başta İstanbul olmak üzere, bütün Osmanlı şehirleri oluşurken, mesken mimarisinde daha çok ahşap ve kireç gibi dayanıksız malzemelerin tercih edilmesi doğrudan doğruya Islami dünya görüşü ve tasavvufi duyarlıkla ilgilidir. Ahşap, taşla temsil edilen kalıcı, değişmez büyük değerler sistemi karşısında günlük hayatı tanzim eden çerçevelerin değişmeye açık ve dinamik süreç oluşunu ifade etmektedir
Meselâ Edmondo Amicis, Avrupa şehirlerinde gözün ve düşüncenin hemen her zaman dar bir çerçeveye hapsedildiğini, İstanbul'da ise, her ân sınırsız ve latîf uzaklıklara kaçacak bir yol bulabildiğini söyler. Bu yaklaşım, sadece şehir ölçeğinde değil, ev ölçeğinde de uygulanmıştır. Barınmak için vücuda getirilen oda, bir tarafından sokağa, bir tarafından bahçeye, bir tarafından yandaki sofaya bakmak üzere pencereler açılarak sonsuz mekânla irtibatlı hale getirilir. Yani ev, tabiî çevreden kopuk, kendi içine kapalı bir mekân olarak değil, çevrenin tabiî bir uzantısı gibi, tabiatla ve mimarî dokuyla ilişkileri açısından düşünülmüş, malzeme de aynı mantıkla kullanılmıştır. Amaç gösteriş, yarış, servet veya güç teşhiri değil, çevreyle en uyumlu çözüme ulaşmaktır.
Batı kültür yaklaşımı temel üslup özelliği olan tasvircilik ve organik-dinamik bütünlük çözümü ile bütünlük içindeki birimlerin tek tek varlığını ve sorumluluğunu yok etmek iradesini ortaya koymuştur. Bu yaklaşım içinde sanat eseri, insan çevresinde yer alan tasvirci unsurlarla insanı ikna etmeye ve yönetmeye dönük bir iradenin âleti olmaktadır. İnsanın varlık ile aracısız, serbest, kısıtlanmamış ilişki içinde olması temel hakkı ve insan varlığının en üstün kuralıdır. İnsanın sorumluluğu, insanın bu hakkından ve yeteneğinden kaynaklanır. İnsanın sorumluluğu ile varlığı kavrama ve şekillendirme iradesi, insanın vücuda getirdiğini belirgin, sınırlı tarif edilmiş ve kavranılabilir yapmakla ortaya çıkar. Diğer taraftan insanın vücuda getirdiği her şeyin sınırlı olması insanın yapısının gereğidir.
Reklam
"Ben o hamamı dışarısından bir harabe gibi gördüm, onun için yolu bı an evvel yapın dedim. Yoksa, değeri olan birşey varsa, ne diye yıkalım?"
Mozaiklere zarar verilmeden üzerlerinin ipek kumaşlarla kaplanıp örtüldüğü biliniyor. Hem farklı inançlara verilen değerin hem de esere zarar vermemek için gösterilen itinanın açık bir ifadesi... Fatih Camii, Apostorol Kilisesi üzerinde, onun temelinden hareket edilerek inşa ediliyor. Birçok kilise, dış yüzleri Osmanlı üslubunda bir koruyucu tabakayla kaplanarak sağlamlaştırılıyor.
Geri127
278 öğeden 271 ile 278 arasındakiler gösteriliyor.