Bircok Afrika ulusunda demokrasi hicbir zaman olmadi, ancak kabilenin icinden cikan yonetim sistemi icindeki hukumdar genellikle tebasiyla ayni genis kabileden geliyordu. Somurgeciler cekildiginde, farkli halklara artik tanimli bir bolgede bir arada gruplanmis olduklari soylendi ve genel olarak, pek cogunun gozunde kendilerini yonetme hakki olmayan hukumdarlarin yonetimi altina sokuldular. Somurgeci mirasinda cifte celiski vardi. Birincisi birden fazla millet ve kabileden tekil ulus devletler yaratmakti, ikincisi ise Avrupalilarin bu halklara demokrasi ve kendi kaderini tayin fikirlerini miras birakmasiydi. Su siralar Afrika'da gordugumuz anlasmazlik ve catismalarin cogu bu hizli birlestirme deneyinden kaynaklidir.
...Bu durum yine de bazi insanlarin ustun varliklar, digerlerinin ise kirli olarak siniflandirildigi ayrilmis bir toplum yaratmistir ve bu insanlar "yerlerinde" kalmalidir. Bunun bir sonucu olarak, bazi kategorilerden insanlarin is basvurulari reddedilir ve seyahatleri kisitlanir. Sistem hakim olan kastin ayricalikli pozisyonlara sahip
Islam icindeki Sunni/Sia ayrismasi yedinci yuzyildan beri var ve bu sebeple neredeyse bu dinin kendisi kadar eski. Hiziplesme Hz Muhammed 632 yilinda oldukten sonra Islam'i kimin yonetecegi uzerineydi. "Sia't Ali" ya da "Ali taraftarlari", bugun Sia olarak adlandirdiklarimiz. Liderligin Hz Muhammed'in soyunda kalmasi gerektigini one surduler, kuzeni ve damadi Ali ibn Ebu Talib'in halifeligini desteklediler. Simdilerde Sunni olarak adlandirdiklarimizsa bunu kabul etmeyen, liderin toplum icindeki alim erkeklerden gelmesi gerektigini savunanlar. Sunniler simdinin Irak'inda cereyan eden Kerbela Olayi'nda Ali'nin ogullarindan birini Huseyin'i oldurerek ustun geldi.
O zamandan beri iki gelenek de digerinin Islam'in dogru halini yasamadigini dusunur; ornegin, Sialar yalnizca Ali ve Huseyin uzerinden peygamber soyundan geldigini soyledikleri dini liderleri tanir.
Yezid'in Huseyin'i olduren kisi oldugu soylendiginden Yezid isminde birinin Sia olmasi pek de ihtimal dahilinde degildir. Sunniler namaz esnasinda kollarini birlestirirken, Sialarin kollari yanlardadir.
Araplarin cogunlugu Sunnidir anca Sialar Iran, Irak ve Bahreyn'de cogunluktur.
Avrupa Birligi'nin yapisindaki catlaklari gormustuk, bunlar milliyetcilige dogru kismi cekilmelere yol aciyor. Ortadogu'daki fark ise Araplarin ulus devlet kavramina daha az bagli ve bireysel ozgurluk hakkindaki fikirleri tam olarak icsellestirmemis olmalari; bu sebeple, hukumet kurumlari bozuldugunda pek cok kisi ulus devletin oncul
...Eskenazlar genelde acik tenlidir ve yakin tarihteki kokleriyse Avrupa'ya dayanir. Sefaradlar Ibranice'de Ispanya anlamina gelen "Sepharad" ismini almislardir ve cogunlugu 1948 yilinda Israil'in kurulusunun ilan edilmesinden sonra Arap ulkelerinden gitmeye zorlanmis yuz binlerce Yahudi olusturur.
Pek cougunun iyi egitimli olmasindan ve daha once yerlesmis olduklarindan Eskenazlar genelde elit kesmi olusturuyordu; devletin kurulusundan beri siyaset ve is haysti buyuk olcude onlarin hakimiyetindeydi. Son yillardaysa Sefaradlar nufuz bakimindan buyudu, dini partileri siklikla guc dengesini sagliyor ve bu sebeple koalisyon hukumetlerine davet ediliyorlar. Iki mezhep arasinda birkac pratik fark var ancak Ortadogulu ve Avrupali arkaplanlarinin etkiledigi kulturel ve siyasi farklar yuzunden mezhepler arasi evlilikler cok nadir olmasa da halen bir norm degildir. Kulture gelindigindeyse Sefaradlar hem muzik hem de yemek tercihlerinde daha Ortadoguluyken, Eskenazlarin beslenme duzenlerinin kokenleri Dogu Avrupa Yahudiligine gider.
Dunyanin en zengin ulkesinde beyaz nufustaki her bin dogumda yenidogan olum orani yuzde 4.8 ancak bu oran siyahlar icin yuzde 11.7, yani kabaca Meksika gibi orta siralarda bir ulkenin oranlarina esit.
Daha kotu saglik, daha az servet ve daha dusuk beklentilerin tamami iki yas kadar erken bir donemde gozle gorulur hale gelen daha az egitim
Dünyada neler neler olmuş, çarpıcı bir biçimde Çin'den başlayıp Amerikası Ortadoğusu Hindistanı derken bitiverdi, Myanmar'daki kwai köprüsüne kadar anlatan insanın ufkunu ikiye, üçe katlayan bir kitap..
Elbette ki ABD'de insanları bölen tek şey irk değil. Örneğin din sözkonusu olduğunda, Amerika'nın güçlü yanlarından biri seküler bir devlet olması ama özel dini inançlar ve ibadet yer- leri konusunda bir çeşitliliğe de sahip. Ülkenin inancı ezici bir üstünlükle çeşitli protestan gruplara ve Katoliklere ayrılmış hâl- deki Hıristiyanlık, ancak 1960'lardan itibaren kayda değer sayıda inananı olan diğer dinler bu yelpazeyi genişletti. Amerikalıların yaklaşık yüzde sekseni kendilerini Hıristiyan olarak tanımlıyor. Nüfusun tamamının yüzde 46.6'sını oluşturan protestanlar en kalabalık grup; onları yüzde 20.8 ile Katolikler takip ediyor. Son- ra Yahudiler (yüzde 1.9), Mormonlar (yüzde 1.6), Müslümanlar (yüzde 0.9), Budistler (yüzde 0.7), Hindular (yüzde 0.7) ve çok sayıda daha küçük grup geliyor.
…..
“İyi çit iyi komşu yapar." Bu sıradan bir laf salatası değil; hem fiziksel hem de psikolojik sınırlar hakkında kaçınılmaz bir gerçeği ifade ediyor. En iyisini umduğumuz ve en kötüsünden korktuğumuz bir gelecek için planlar yapıyoruz, korktuğumuz için de duvarlar örüyoruz.
Zorla ayrılık ve şiddetli yüzleşmeler, duvarlar inşa ettiğimizde ve temsil ettikleri bölünmeler görünüşte aşılamaz olduğunda ortaya çıkan durumun aşırı etkileridir. Bu gibi yerler ve durumlar korkutucu ve canavarlaştırıcıdır. Dikkatli incelemeler ve tehdit altında bir taraftan diğerine gitmek moral bozucu olabilir.
"Bütün duvarlar gibi iki anlamlı, iki yüzlüydü. Neyin içeride, neyin dışarıda olduğu, duvarın hangi yanından baktığınıza bağlıydı."
Ursula K. Le Guin, Mülksüzler
"Duvarlara değil, köprülere yatırım yapacak bir lider seçin. Silahlara değil, kitaplara. Yolsuzluğa değil, ahlaka."
Suzy Kassem, Rise Up and Salute the Sun:
The Writings of Suzy Kassem
"Şu duvarlara bak!" diyor şehir eşrafından isminin yazılmasıni istemeyen Filistinli bir arkadaş. “Mide bulandırıcı! Hepsi de toprak çalmak için yapılmış bir planın parçası. Duvarı Filistin toprakları içinde yüzlerce metre ilerletiyorlar, böylece daha sonra en başından beri bizim olan şey için bile pazarlık yapmamız gerektiğini söyleyecekler."
"Amerikan halkı misafirperver ve cömerttir. Ancak ülkemize yasadışı yollarla girenler ve onlara iş verenler hukukun egemenliğine saygısızlık ediyor. Teröristlerin sınırlarımızı zorladığı bir çağda yaşadığımız için insanların bilinmeden, belgesiz ve kontrolsüz bir şekilde Birleşik Devletler'e akın etmesine müsade edemeyiz. Amerikalılar sınır güvenliğinin artmasını ve göç yasalarının daha iyi uygulanmasını istemekte haklı... ve herhangi bir misafir işçi işe alınmadan önce, o iş düzgün bir maaş ve ayrıcalıklarla Amerikalılar için erişilebilir hale getirilmeli."