"Bir zamanlar başımdaki olaylardan sana dert yanıyordum, sağlıklı günlerimi hasta sanıyordum.
Sonra asıl kaçındığım olaylar başıma gelince geçmiş günlerimin kıymetini o zaman anladım."
Yüce Allah'ın ulûhiyyeti, zerrelerine kadar bütün kâinatı kaplamıştır. Bu isbat gerektirmeyecek kadar apaçık bir hakikattir. Çünkü ulvî ve süflî varlıklar olsun; mücerret ve maddî varlıklar olsun; ruh ve cisim olsun; imkân ve vücût dairesindeki her şey, haddi zatında Cenâb-ı Allah'ın gözetiminde bulunmaktadır. Eğer O'nun terbiyesinin (tanzim ve yönetimi) bağları bir an için kesilirse, anılan varlıkların hiçbiri yerinde duramaz, kendisini barındıracak bir yurt bulamaz. Bütün o varlık dediğimiz şeyler mahvolur, yolduğa yuvarlanır. Fakat şânı Yüce Cenâb-ı Akdes, hiçbir varlıktan rahmet bağını kesmez: geçen her zamanda ve akıp giden her anda kendi zâtından, vücûdundan, sıfatlarından ve kemâlâtından kaynaklanan öyle feyiz, bereket, lütuf ve ihsan yağdırır ki, bunların çeşit ve miktarları ifade kudretimize sığmaz; onlar ancak Alîm (her şeyi hakkıyla bilen) ve Habîr (her şeyden hakkıyla haberdar olan) Allah bilir. İlâhî kanun ve sistemin zorunlu gereği budur.