Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Eisenhower Avrupa Seferi

Dwight Dawid Eisenhower

Eisenhower Avrupa Seferi Sözleri ve Alıntıları

Eisenhower Avrupa Seferi sözleri ve alıntılarını, Eisenhower Avrupa Seferi kitap alıntılarını, Eisenhower Avrupa Seferi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Roosevelt, özel görüşmelerinde karşısındakini hiç sıkmaz, onu bir astı olarak değil, arkadaşı gibi görür ve öyle hareket ederdi. Bu nedenle muhatabı, imtihan karşısındaymış duygusundan uzaklaşmış olarak hareket olanağına kavuşur ve görüşme mutlaka faydalı olurdu.
Ağustosun yirmi beşinde Paris'in kurtarılması, bütün Avrupa'da ve bütün dünya demokratik milletlerinde büyük bir coşkunlukla karşılanmıştı. Bu güne kadar bir Müttefik zaferinin kaçınılmaz olduğundan şüphe edenler bile, artık Hitler'in sonunun yaklaştığına inanmaya başlamışlardı. Adeta Paris, zorlu savaş yolunun artık zafer tarafına dönüşünü simgeleyen bir köşe taşı gibi idi. Ve buradan, pembe ışıklar içinde parıldamakta olan zafer güneşinin bütün renkleri açık açık görünmeye başlamıştı. Bunu, birçokları gibi ben de içimde duymaya başlıyordum. Nazlı bir çiçek gibi örselenmeden elimize düşen Paris, ilk çıkarmayı takip eden sıkıntılı haftaların bir tesellisi gibi ruhunuzu aydınlatmıştı.
Sayfa 175Kitabı okudu
Reklam
Sicilya harekatının sonu, Ada'yı savunan İtalyan askerlerinin teslim olmasından çok daha geniş ve etkili olmuştu. Bu etkinin başında Mussolini delisinin devrilmesi geliyordu. İtalyan milletinin duyduğu hoşnutsuzluk, rahatsızlık ve tedirginlik kendisini gün geçtikçe daha fazla göstermeye başlamıştı. Belli idi ki millet bir an önce, bu manasız ve yenilgisi muhakkak olan kanlı harpten çıkmanın kolay bir yolunu aramaktaydı. Ve bizim ülkelerinin bir ucuna, Sicilya'ya başarı ile çıkmamız, bardağı taşıran son damla vazifesini görmüştü.
Sayfa 108Kitabı okudu
Mr. Churcill büyük bir lider ve aynı zamanda İngiliz cesaret ve iradesinin ilham kaynağı bir örneği idi. Birçok yeteneklerine ek olarak kesin fikirlere sahip bir konuşma ve tartışma üstadı idi. Churchill, harbi kazanmak için bütün varlığını vakfetmiş ve Büyük Britanya Başbakanlık sorumluluğunu üzerine almış bir kimse olduğu için, kendi görüşüne aykırı bir fikri tartışırken kendisiyle karşı karşıya gelmek hayli zor oluyordu. Churchill'le yalnız başına tartışmak ve hele kendi fikirlerini kabul ettirmek, öyle her babayiğidin harcı değildi.
Büyük zaferleri kazanmak için, büyük bir maneviyatın en başta gelen bir gereklilik olduğunu bir kere daha anladık. Ve bir defa inandık ki, sağlam bir maneviyatın yerini hiçbir şey, ama hiçbir şey tutamaz...
Sayfa 224Kitabı okudu
Demokrasinin öyle bir kuvvet olduğuna inanıyoruz ki, yalnız adı bile her şeye rağmen bir güvencedir ve o adı ile, birçok tehlikelere karşı yalnız başına da direnebilir. İnanıyoruz ki insanların kişisel hürriyetleri, insanın en büyük hazinesidir. Yine inanıyoruz ki kendi iradesini serbestçe kullanma hürriyetine sahip herkes, bu hürriyeti, diktatörlüğe ve kollektivizme tercih edecektir. Öyle anlaşılıyor ki Komünist liderler de bunun farkındadırlar. Öyle olmasaydı bütün bu idealleri ve hür fikirleri yok etmek için bu kadar büyük gayretle çalışmaları icap eder miydi? Eğer onlar kendi doktrinlerinin haklı, dürüst olduğuna gerçekten emin bulunsaydılar, şiddet politikasına başvurmazlardı.
Sayfa 298Kitabı okudu
Reklam
Mareşal Jukov, benimle dostluğuna rağmen Komünizm davasının doğru olduğuna tamamıyla inanmış bir kimseydi. O benim komünizme karşı uzlaşmaz bir düşmanlık beslediğimi biliyordu. Çünkü benim nazarımda Komünizm ile Diktatörlük eşit şeylerdi. Ben, Devletçilik kokan her şeyden nefret ettiğimi ve bizim Batılı geleneğimizin yalnız insan hürriyetleri esasına dayandığını söylediğim zaman o sabırlı sabırlı dinlerdi. Fakat onun komünizme olan bağlılığı dışarıdan bir kapma değil, ta içinden gelen bir bağlılıktı.
Sayfa 294Kitabı okudu
Birleşik Amerika ve Sovyet Rusya harpten, yeryüzünün en kudretli iki devleti olarak çıktılar. Amerika ve Rusya'nın geçmişteki ilişkilerinde, geleceğe kötümserlikle bakmamızı gerektirecek hiçbir şey yoktu. Ama bütün bu olumlu duruma karşın bu iki kudretli ülkenim rejimleri ve ideolojileri tamamen birbirine zıttı. Birleşik Amerika, insan hak ve hürriyetlerini temel alan politik ve ekonomik bir düzene bağlıydı. Sovyet Rusya ise, proletarya diktatörlüğüne dayalı bir rejim ile yönetiliyordu ki bu, Batılı'ların görüşü ile birkaç kişinin mutlak idaresi altında zorla yürütülen bir devletçilikten başka bir şey değildi. Aynı sebeple, onlara göre de bizim insan hürriyetine olan düşkünlüğümüz, uygulamada politik ve ekonomik bir karışıklık yaratıyor ve bu da toplumun sömürülmesine yol açıyordu.
Sayfa 279Kitabı okudu
Bu arada ben şahsen General De Gaulle'den hoşlandım ve kendisinde birçok güzel meziyetler buldum. Buna karşın şunu da söylemek mecburiyetindeyim ki, tarafları ilgilendiren bazı önemli meselelere gösterdiği aşırı alınganlık ve inat, doğrusu bu meziyetlerini bir hayli gölgeliyordu. Üstelik bazı konularda o kadar ileri gidiyordu ki, kısa yoldan karşılıklı ödünlerle halledilebilecek bir iş birdenbire büyüyor ve milletler arası bir problem haline geliyordu. Kanımca buna sebep, De Gaulle'ün hiç elastikiyet göstermemesi ve bir adım daha gerilemeden bunu bir gurur meselesi yapmasıydı.
Sayfa 242Kitabı okudu
Şunu itiraf etmeliyim ki biz Hitler'e çok şey borçluyduk. Eğer kendi Genelkurmayını harekatı yönetmede serbest bırakmış olsaydı, muhakkak ki tecrübeli Alman komutanları, Ren Nehrinin Batısındaki felaleti önceden görecek buradaki savunma kuvvetlerini hiç olmazsa Ocak ayı başlarında geri çekeceklerdi. Hitler'in daha soğukkanlı düşündüğü ve inatçılığına yenilmeden durumu mantıkla muhakeme ettiği zaman benim bu sözlerimin doğru olduğunu anlamış mıdır, bilmiyorum. Ama bildiğim bir şey var ki o da, kendisinin o çok sevdiği Richard Wagner'inin bile tasarlayamadığı feci bir trajedi içinde yuvarlandığı idi. Düş kırıklığı ve yenilgilerle paramparça bir trajedi...
Sayfa 228Kitabı okudu
21 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.