Savaşmayı mideleri nasıl kaldırıyordu anlayamıyordum. İnsan nasıl her sabah aynı haşin ve gaddar katliama uyanır da ertesi sabah aynı şeyi yapmak üzere yer içer ve yatar uyurdu?
Kadınlar ordusu olarak bizi koruyacak hiçbir silah olmadan tehlikeli bir yola giriyorduk, elimizde yalnızca kendi gücümüz ve başaracağımıza dair umudumuz oluyordu.
'Perhaps there were others richer or more handsome,' she said. 'Bolder, certainly.' She curled her lip slightly, maybe thinking of the undercurrent of violence that had throbbed invisibly around the hall as the suitors eyed one another. But Menelaus.... he seemed different.'
"Belki daha zengin ya da daha yakışıklı başkaları da vardı," dedi. "Kesinlikle daha cesur olanlar da." Dudağını hafifçe büktü, belki de talipler birbirlerine bakarken salonun içinde görünmez bir şekilde zonklayan şiddetini düşünerek. Ama Menelaus... o farklı göründü.'