Zaman hızla akıp gidiyor. Kelimelerin devrildiği, cümlelerin tıkandığı, aklın bulandığı bir dönemin içinde etimizle, kemiğimizle, vicdanımızla yaşıyoruz.
Bir öz kavgası veriyoruz içimizde. Benliğimizden uzak bir hayatın içinde kim olduğumuzu bulmaya çalışıyoruz. Aslımızın ebediyetimize ışık tutması gerekirken menşei haktan ırak yollarda evvelimizi unutuyoruz.
Farkındalığımızın eridiği bir değişim içerisindeyiz. “Kimiz ve kim olmalıyız?" sorusunu zihinlerimizde cevaplamadan öylece hayatı devam ettirmenin bizim için ne kadar ağır sonuçlar doğuracağının fakında bile değiliz. İnsiyakın âdeta rota edinildiği bir hayat düzeni hâkimiyet kurmuş iç âlemimizde.
Kendi fikirlerimiz, kendi yaşamımız diyerek toplumdan müfrez bir hayat 'ego' yapılanması değil de nedir? Hayatının merkezinde ikinci bir şahsı barındırmayan, Allah'ın emir ve yasaklarına da teslim olamaz. Merkezin sahibi Rabbimiz'dir. Rahmet, gazap, izzet ve onur O'nundur. Ekber Allah'ın küçük kulu olamayız. İzzetimizi müdafaa etmek, kimliğimizi korumak vazifemizdir.
Emine Nur Abdurrahmanoğlu
...Doyumsuzluktan, tatminsizlikten, lüks yaşama isteğinden, sıkıntısız hayat düşüncesinden, daha iyiye sahip olmak ve daha güzel yaşama arzusundan arınmalıyız. Hayatın daha rahat olduğunun, imtihanımızın yükünün kaldırılamaz olmadığının, içinde bulunduğumuz imkânlara göre yaşamanın daha refah bir hayat sunduğunun, sıkıntılardan kaçmak değil de sıkıntının içerisinde yaşayarak çözüm yolları aramanın, elindekiyle mutlu olabilmenin, bulunulan yerde hayatını idame edebilmenin ve hayatı yaşanır kılabilmenin farkına varmalıyız.
Mustafa Gül