Roman iki zaman dilimi arasında geçişlerle başlıyor ve bir noktada kesişiyor. Yazar önce bizi 1950'lerde üniversiteden sonra doğduğu kasabaya Devon'a, ailesinin yanına geri dönen Aleksandra Sinclaire (Lexie) ile tanıştırıyor. Lexie ailesiyle yaşamaktan memnun değildir ve kendini kasabanın dışına atmak ister.
Yazar ikinci olarak günümüze döner ve Elina adında Finlandiyalı bunalımlı genç bir anneyi bize sunar. Aslen ressam olan Elina çocuğunun doğumunu hatırlayamamaktadır. Bu yüzden de suçluluk ve yetersizlik hissetmektedir. Geri kalan detaylar spoiler'a çok gireceği için anlatmıyorum. Ama uzun zamandır böyle ters köşe yapan bir kitap okumamıştım. Beni asıl etkileyen yazarın bu kadar karakteri ve hali hazırda var olan iki farklı olay örgüsünü birbiriyle bağlayışı. Hafızanın kırılganlığı, travmalar, rastlantılar üzerine çok beğendiğim bir kitap.
Ben İngilizcesine okudum ama mecbur Türkçesine yorum yapıyorum. Kesinlikle okunmalı.
İyi okumalar:)
