Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Elma Kabuğu Hakkında

Elma Kabuğu konusu, istatistikler, fiyatları ve daha fazlası burada.
7/10
1 Kişi
5
Okunma
1
Beğeni
320
Görüntülenme

Hakkında

“Çok saşkın ve mutluydum. Yaptığım resimler o kadar saçma geliyordu ki bana, üzerlerinde düşünmüyordum bile. Ama demek gerçeğine biraz da olsa benziyorlardı, Rüzgâr kendini tanımıştı. Hem o anladığına göre babam da anlamış olmalıydı. Sanırım bu kez de babama karşı rezil olmuştum. Şimdi onun yüzüne nasıl bakacağım, diye düşünürken Rüzgâr, ağaçtan iki sulu, yemyeşil elma kopardı. Elmaları neşeyle ısırdık. Hayatın o buruk ama tatlı, şekerli ama ekşi tadının dilimdeki etkisiyle neşeyle ürperdim. Dişim elmanın kabuğunu delmiş, bembeyaz özüne ulaşmıştı. Çekirdeklerine yetiştiğim zaman da bana aynı mutluluğu yaşatan insanlar olmasını diledim çevremde ya da zihnimde.”
Tahmini Okuma Süresi: 2 sa. 16 dk.Sayfa Sayısı: 80Basım Tarihi: Aralık 2010Yayınevi: Altın kitaplar
ISBN: 9789752112735Ülke: TürkiyeDil: TürkçeFormat: Karton kapak
Reklam

Yazar Hakkında

Gizem Pınar Karaboğa
Gizem Pınar KaraboğaYazar · 5 kitap
Gizem Pınar Karaboğa 28 Nisan 1987’de İstanbul’un Kadıköy semtinde doğmuştur. Aslen Mardinli olan Karaboğa’nın annesinin adı Süheyla Balta, babasının adı ise Abdulkerim Karaboğa’dır. 13 yaşında Ekinsu Özdoğan adında bir küçük kız kardeşi vardır. Karaboğa ilköğrenimini Nihat Işık İlköğretim Okulu (Kadıköy- ilk 6 yıl)’nda ve Muhsine Zeynep İlköğretim okulu (Küçükyalı -son iki yıl)’nda tamamlamıştır. Liseyi ise Mehmed Bayazıt Lisesi (Göztepe)’nde, Üniversite eğitimini Maltepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi (Görüntü Sanatları)’nde tamamlamaktadır. Annesi ise liseyi Kadıköy Kız Lisesinde, üniversiteyi ise İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde okumuştur. Halen başarılı bir avukat olarak mesleğini devam ettirmektedir. Ailenin kökenleri Mardin’e dayanmaktadır; ancak Gizem Pınar Karaboğa ve annesi Süheyla Balta İstanbul’da anneannesi ile birlikte ikamet etmektedirler. Babasıyla ilgili pek fazla bilgisi olmayan Karaboğa’nın, babasının sadece Mardin’de yaşadığını ve resim, şiirle uğraştığını bilmektedir. Süheyla Balta’nın annesi Ayten Balta babası ise Memet Sait Balta’dır. Gizem Pınar Karaboğa’nın annesi Türk sanat müziği seven, Nazım Hikmet Ran, Goethe hayranı olan bir kadındır. Karaboğa kendi hakkındaki görüşlerini “Şair değilim. Henüz duygularımı döktüğüm kağıtlarda hiçbir işçilik yok. Yazar ve bırakırım. Birine (Çoğunlukla o biri benden başkası değildir. ) ya da dünyaya kızıp yaktığım, denize fırlattığım, üzerinde zıpladığım, yırttığım, üzerine sigara bastığım, oje damlattığım şiirler çoktur. Henüz çalışmak için çok küçüğüm, küçüğüz... Yazdıklarımı toplamak için daha çok dağılmalıyım. Tebriğe ve alkışa değil; kendime ait bir eve ihtiyacım var. Aradığım kişi tarafından bulunmaya ihtiyacım var. Tek eserim hala yaşayan kendim: “Eh bu da pek eserden sayılmaz..” şeklinde ifade etmektedir. Annesi Karaboğa’nın çok küçük yaşlarda kendi kendine bir şeyler mırıldandığını söylemektedir. Annesi bu mırıldanmaları bilinçli davranarak kayıt altına almıştır. Henüz okumaya başlamadan şiir yazmaya başlayan Karaboğa’nın yeteneği çok küçük yaşlarda başlamıştır. Bir yarışma programı ile okumayı öğrenen Karaboğa mırıldanmalarını kaleme almaya başlamıştır. Ardından şiir, hikaye, kompozisyon ve öykü gibi bir çok tarzda birbirinden güzel eserler vermiştir. Büyüdüğünde işler biraz daha ciddileşmiş, senaryo yazmaya merak salmıştır. Kısa ve uzun metrajlı film, belgesel senaryoları, tiyatro oyunları, roman ve köşe yazıları yazmıştır. Gizem Pınar Karaboğa müzik dinlemeyi, özellikle piyano ve çelloyu, sinema ve tiyatroya gitmeyi, seyahat etmeyi, daktilosu olan Pila’da yazı yazmayı, kahve ve çikolatayı, 2yoğurt ve tuzlu bisküviyi, çilekli yoğurtlu çikolatayı, takı ve aksesuarları, antikayı seven bir yazardır. Her insanın hayat çerçevesinde unutamayacağı, bir fotoğraf karesi kadar net ve kesin hatırladığı birçok anı vardır. Karaboğa’nın da hayatında böyle izler mevcuttur. Karaboğa anılarından birkaçını söyle dile getirmektedir: “ Oğuz Önderer'le (beni tek anlayan insanla, 'the King') tanışmam ve onu kaybetmem. Babamın bana oyuncak (sarı iş makineleri) getirdiği gün ve Hugo dergisi alıp Kadıköy' de gezdiğimiz gün, Sindy bebeklerimle bir türlü istediğim gibi oynayamamam. (Annem hep 'evimizde oynarsın' diyerek kutuya koyup dolabın üstüne kaldırırdı.”