Erkut Demirel’in kaleminden İstanbul Öyküleri…
İstanbul’un görkemli tarihi mekânlarının bulutlara doğru uzamış gökdelenlerle kuşatıldığına şahit oldum. Aynı süreçte onların da ironik biçimde derme çatma yerleşim alanlarıyla çepeçevre sarılmasını izledim. Şehrin o muhteşem dokusunun önceleri yavaş sonraları olabildiğince hızlı kirlenişine tanık oldum, yeşil tepelerinin ve güzelim ormanlarının kenarından köşesinden göz açıp kapayana kadar yağmalanıp yok edilişlerine de!
Öyle sanıyorum ki hiçbir yerde, hiçbir yerleşik İstanbul’da olduğu kadar yaşadığı yere yabancı ve kayıtsız olmamıştır. Nihayetinde ne şehirli ne köylü “iki ara bir derede kalmış!” bu insanları, öykülerimde yorum yapmadan, en doğal halleriyle okuyucularıma tanıtmaya çalıştım. Bunun için sade bir dil ve doğal bir anlatım kullandım ve yüzün üzerinde hikâye yazdım.