"Yâ Sultanım! Bu ibâdethanedir. Bu camidir, hiç ne mümkündür ki böyle Camide şarap ola" diye cevap verir.
Hemen Emir Sultan: "Bak a Yıldırım, bu camii sen inşa edip içine şarap komayı ir- tikâb etmeyi makul görmedin, sen ki Cenâb-ı Bârî'nin Kudret eliyle bir damla meniden yarattığı ism-i. azam tılsımı, arş ve kürsi meleklerinden üstün ve şerefli Allah'ın evi olasın. Özellikle insanoğlu hakkında Allah 'Mü'minin gönlü Allah'ın Arş'ıdır.' diye.
Sen o Allah'ın arşı içine Allah'dan korkmadan nasıl gece ve gündüz pis şarap korsun" deyince hemen Yıldırım Han uyanıp şaraba tövbe eder.
Dervişlerin fakirlik cihazı şunlardır; kubbe elif tâc, hırka, seccade, çerağ, sofra ve alemdir.
Cibrîl-i Emîn aleyhisselâm cennetten Hazret-i Muhammed aleyhisselâm'a Allah emriyle getirmişti. Hazret de usul ve esasıyla imam Ali'ye teslim etmişti. O da oğlu imam Hüseyin'e vermişti. Onlardan İmam Zeynelâbidin'e değmişti. Onlardan Ibrahim-i Mükerrem hazretlerine değmişti. İbrahim-i Mükerrem, lanetli Mervan'ın hapsinde iken Horasan'dan Ebu Müslim-i Mervî hazretleri gizlice çıktı, kubbe elif tâcı, hırka, c’ferağ, sofra, alem ve seccadeyi îbrahim-i Mükerrem hapiste iken usul ü erkânı ile Ebu Müslim-i Mervî'ye emanet etti.
O da imam Muhammed Bâkır'a teslim etti. O da oğlu İmam Cafer'e tapşırdı. O da İmam Musa Kâzım'a verdi. O da oğlu Horasan Sultanı Ali bin Musa Rıza'ya ulaştırdı. O da âriflerin sultanı doksan binlerin başı atamız ceddimiz Türkistan piri Hoca Ahmed Ye- sevî bin Muhammed Hanefî'ye tapşırdı. Hoca Ahmed Yesevî rahmetullahi aleyh doksan bin müridi var idi. Her biri beşer onar kere o kubbe elif tâcı, hırka, alem ve seccade vaslalarmı istediklerinde birine vermeyip;
"Babandan miras fakirlik cihazındır" diye Hacı Bektaş’a emanet etti.