Işık, hızlı olsa da, sonsuz hızlı değildir. Cisimlerden bize ulaşması zaman alır. Bu nedenle cisimlerin daha önceki hallerini görürüz.
Işığın 300.000 km/sn (jet uçağından milyon x fazla) gibi muazzam bir hızı olduğundan, gecikme etkisi gündelik cisimlerde ayırt edilmez.
Ancak evren BÜYÜKTÜR, mesafelerse devasa. Işığın gök cisimlerinden bize gelmesi zaman alır. Bu yüzden teleskop aslında "zaman makinesi "dir.
Ay'ın 1,3 sn; Güneş'in 8,3 dk; en yakın yıldızın 4,2 yıl, çıplak göze en uzak cismin (Andromeda) 2,5 milyon yıl önceki halini görürüz.
Bir gök cisminin “şimdi" nasıl göründüğünü bilmek imkânsızdır (anlamsız kavram). Sadece ışığı yola çıktığında nasıl göründüğünü biliriz.
"Isaac Nevvton ışığın düz hatlar üstünde ilerleyen küçücük parçacıklardan
meydana geldiğini düşünüyordu. Teoriyi 1704'de Opticks'de açıkladı.
Christiaan Huygens (1629-95) buna katılmıyordu. Işığın ses gibi bir dalga olduğuna inanıyordu. Teoriyi 1690'da, Işık Üstüne Tez'de açıkladı."
"Bundan 13,7 milyar yıl kadar önce tüm uzay, zaman, enerji ve madde,
muazzam bir ateş topu şeklinde Büyük Patlama denen patlamayla var oldu. Büyük Patlama'dan bu yana evren genişlemeyi sürdürdü, soğuyan kalıntılardan (Samanyolu dâhil) gökadalar meydana geldi. Tarih. 1916'da Albert Einstein kütleçekim teorisini (genel görelilik) en büyük kütleçekime sahip kütleye uyarladı; evren. Teorisi evrenin hareket halinde olması gerektiğini söylese de onun durağan olduğuna inanan Einstein, kendi denklemlerindeki mesajı kaçırdı."
"İtalyan filozof Giordano Bruno 1600'de yıldızların da birer güneş olduğunu iddia ettiği için Katolik Kilisesi tarafından kazıkta yakıldı. Yıldız kendi kütleçekimiyle dağılmadan duran -neredeyse sadece, en hafif iki element hidrojen ve helyumdan oluşan- dev bir gaz topudur. Yıldızın çekirdeği, yukarıdan bastıran maddenin ağırlığıyla öyle sıkışır ki sıcaklığı 10 milyon °C'yi aşar."
"Gezegen sözcüğü Yunanca "gezgin" anlamındaki plants sözünden gelir. Gezegenler yıldızlarla dolu uzayda dönen gök cisimleridir. Antik çağda yedi gezegen biliniyordu: Güneş, Ay, Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn. Dünya gezegen olarak görülmüyordu."
"Güneş alev alev yanan dev bir gaz topudur, bu yüzden Dünya gibi katı bir yüzeyi yoktur. Ancak yine de varmış gibi görünür. Neden mi? Güneş'in "yüzeyi" fotosfer, Güneş'in iç kısmından binbir güçlükle dışarı çıkan Güneş ışığının çıkmakta daha az zorlanmaya başladığı yerdir. Kalabalık bir cadde düşünün. Akmıyor. Engeller (insanlar) arasında zikzak çizmeniz şart. Düz gidiş yok: İşte Güneş'ten çıkan ışığın durumu."
"Uzayda kimse çığlığınızı duyamaz çünkü ses havanın bir titreşimidir ve
uzayda titreşecek bir hava yoktur. Uzayda lazer ışınları görünmez (üzgünüz, Yıldız Savaşları hayranları) çünkü Dünya'da havadaki toz, lazer ışını ışığını gözün içine "saçar". Uzay akıl almaz derecede soğuktur çünkü size çarpacak ve bu şekilde ısıyı aktaracak atomların sayısı çok azdır."
"Uzay tehlikeli bir yerdir. Öldürücü radyasyon ve parçacıklarla, göktaşlarıyla ve katil asteroitlerle dolu, muazzam soğuk bir boşluktur. Dünya bu kozmik tehlikelere karşı nispeten güvendedir, ince bir hava tabakası (atmosferimiz) ve görünmez bir manyetik alanla korunuruz."
"Yunan mitolojisine göre Samanyolu', Herakles'i emziren tanrıça Hera'nın saçtığı süttür. Romalılar ona Via Lactea derdi. Norveç mitolojisinde hayalimsi Samanyolu (Vintergatan, yani Kış Sokağı) Valhalla’ya (öbür dünya) giden ölü ruhların geçtiği yoldur. Teleskopla Samanyolu'nu ilk inceleyen Galileo Galilei’ydi (1564- 1642). Sayısız sönük yıldızdan oluştuğunu keşfettiğinde çok şaşırmıştı."
"Ay tutulması Dünya, Ay'a düşen Güneş ışığını engellediğinde olur. Özellikle ürkütücü kızıl rengi yüzünden, hayli etkileyici bir fenomendir. Ay tutulması için Dünya'nın Güneş ile Ay'ın arasında olması gerekir. Dolayısıyla, Ay tutulması sadece dolunay zamanında gerçekleşebilir."