...aşkla namusun bir yerde mümkün olmadığını, asıl kabahatin toplum geleneklerine esir olup, titiz davranarak hayatını zehirlemekte oldugunu tekrar etmek istedi; fakat işte, bunu yapamıyordu.
Ah bu bakışlar, ona ne mutluluklar veriyordu. Henüz açılıp mutlu olacağına, uzun yaşayacağına inanmayan bir goncanın isteği gibi çabuk kırılıveren, narin bir mutluluk.
Ah bu bakışların bazen nasıl anlamları, nasıl incelikleri, nasıl renkleri vardı! His ve ifadesi imkansız, anlatılması mümkün olmayan şiirleri, güzellikleri, insanı nasıl birden mutluluğun göklerine yükselten renkleri vardı!
O zaman eylül kendisine, doğada ilk panik ayı, ölümü ilk hissetme ayı, ilk faydasız ve acıklı mücadele arzusu gibi, hayatın ne olduğunu anlayıp farkına varılmadan geçen güzel geçmişin özlemiyle ilk boynu bükülen ay gibi göründü.
Ve gözlerin, dudakların söylemekten o kadar titredikleri kalpten taşıp gelen şeyleri anlatmak için müzik kendilerine yardım ediyor, sanki ruhları için bir buluşma vasıtası oluyordu...