Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Mitler ve Gerçekler

Fatih ve Fetih

Erdoğan Aydın

Fatih ve Fetih Gönderileri

Fatih ve Fetih kitaplarını, Fatih ve Fetih sözleri ve alıntılarını, Fatih ve Fetih yazarlarını, Fatih ve Fetih yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
osmanlı artık bir imparatorluk olmuştur; tüm imparatorlar gibi onun da “dini-imanı” vardır kuşkusuz; ama tüm imparatorların “dini-imanı” gibi, halkın kontrolü ve dünya egemenliği kurmasına hizmet etmek için!
osmanlılar, özellikle istanbul’un fethinden sonra oluşmuş yeni dengelere uymayı kabullenmiş, batı ve doğu arasındaki stratejik konumunun avantajlarından da yararlanarak barışçıl, üretim ve ticarete yönelik bir dönüşüme yönelebilmiş olsaydı, büyük bir olasılıkla günümüz dünyası hem türklerden hem de demokrasiden yana çok daha farklı olabilecekti. böyle bir yönelimle hem macar ve venedik güçlerine karşı kendini tahkim etme, hem de diğer iki büyük güç odağı olan akkoyunlular ve memlûklar kalıcı dengeler kurma olanağı elde edebilecekti. oysa o, avrupa yanı sıra anadolu ve islam alemini de, kan gölüne çevirecek, ekonomik ve insani birikimlerinin giderek tükenmesine neden olacak bir politikaya, daha çok tahakküm yoluna yöneldi.
Reklam
ısrarla “onun emri gereği” ülkeleri fethetmek, boyun eğmeyenleri öldürmek zorunda olduklarını söylüyorlardı. oysa bir tanrının, yarattıklarının birbirine böylesi vahşetle saldırmalarını asla istemeyeceğini, bu en az diğeri kadar iyi ve kötü, en az diğeri kadar haklı ve haksız insancıkların birbirine zulmetmelerini emretmeyeceğini düşünemiyorlardı. onun “öldürün, fethedin!” diyen sesi yoktu, hiç olmamıştı, ama her şeyi “onun adına” yaptığını söyleyenler vardı. papazlar, şeyhler, imparatorlar sürekli onun adına konuşup insanları birbirinin düşmanı, işgalcisi, katliamcısı kılıyorlardı. her şeyi onlar yapıyor, ülkeleri fethettiriyor ve kendi mülkleri haline getiriyorken, yönetilenlere bu fetihlerden çöplenmek veya ölmek kalıyordu; başkasının meşru haklarına, meşru mallarına ve bedenlerine dokunulamayacağı evrensel ahlak kuralını çiğnemek, insanlıklardan yana erozyona uğramak pahasına… sonuçta birilerinin bir şeyler adına egemen olma yönelimleri, bu kısacık hayatın birbirini takip eden nesillere zehir edilmesiyle sonuçlanıyordu.
İki taraf da aynı Allah’a, ama ayrı peygamberler aracılığıyla dua eder ve zaferin kendisine bahşedilmesi için yalvarır.
Artık ölüm anını bekleyen şehir, kendi cenaze törenlerini yapar gibidir. Hem zavallı hem de onurlu bir tablo çizer Bizans...
Osmanlı Divanında haklı taraf yoktur, çıkar ilişkilerine bağlı olarak koşulların değerlendirilmesinde farklılıklar vardır sadece.
26 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.