Felsefenin Kısa Tarihi

Ahmet Cevizci

Felsefenin Kısa Tarihi Quotes

You can find Felsefenin Kısa Tarihi quotes, Felsefenin Kısa Tarihi book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
İçi boş Ego nedir ?
Bütün beşeri hastalıklar içinde en ağır hastalık; insanın kendini hakir ve yüksek görmesinden kaynaklanan hastalıktır. Bu insan doğasını tahrif etmekle birlikte ulvi fikirlere karşı muhalefetle küfrü ortaya çıkarıp insanı vahşi birer hayvan haline getirir.
Sayfa 235 - Montaigne, denemeler
Bir köle özgür, bir kralda köle olabilir
Gerçek özgürlük; insandan bağımsız, koşullara bağlı olan biri özgürlük değil de insanın duygularının kölesi olmadan akla uygun davranışlarla bulunabilmesi ile hayata geçirebildiği iç özgürlüktür.
Sayfa 103
Reklam
J.Bodin
Aile, iyi düzenlenmiş politik toplumun mikro düzeydeki modelidir.
Sayfa 267
Felsefe gözle görülen varlıkların meydana getirdiği çokluğun gerisinde gizli olan birliği, kaosun gizlediği düzeni görebilmekte, algısal görünüşlerin arkasındaki gerçekliği araştırmakla ilgili entelektüel bir faaliyettir
Sayfa 32
İnsan aklını iyi ve doğru kullanır ondan layıkıyla yararlanırsa insan gibi yaşamış olur; bir şeyi iyi ve doğru kullanmak ise erdemi gerektirir. Aklı hakikati keşfetmek için kullanmak entelektüel bir erdem türüdür.
Sayfa 84
2.tip ; Atsinekleri (:
Sokrates'e göre insanı insan yapan unsurun ruh olduğu bilincinden yoksun olanlar, toplumun kendilerine sunduğu manevi değerler üzerinde bir an bile düşünmeden sosyal baskıyla, bedeninin arzularıyla sürüklenirler. "Sorgulanmamış bir yaşam süren" insanların hayatları kendi ellerinde ve kontrollerinde değildir onların denetimi dışarıdan gelmektedir bu ise kişiyi mutsuzluğa götüreceği için felaketten başka hiçbir şey olamaz.
Sayfa 58
Reklam
Adamım Sokrates :)
Sokrates, bedenin insanın hayatının verili kısmı olduğunu, dolayısıyla bedene abartılı bir özen göstermenin gerekli olmadığını, insanın tüm çabasını ruhunu ve dolayısıyla aklıyla ahlaki karakterini geliştirmek için çaba sarf etmesi gerektiğini göstermek amacıyla yaz kış ince bir entari ve çıplak ayakla dolaşmıştır.
Sayfa 54 - SaY Yayınları
doğa bilimlerinin evrensel aklı veya pozitivist metodolojisiyle özellikle tarih bilimi ve kültür alanında anlamanın mümkün olmadığını iddia eden hermeneutik, ilk baştan itibaren beşeri veya sosyal bilimlerin metodolojisiyle doğa bilimlerinin metodolojisinin farklı olduğunu ileri sürer. Zira beşeri bilimlerde doğa bilimlerindeki açıklamanın yerini alan anlama, sonuçtan nedene doğru giden bir çıkarım veya akıl yürütmeden ziyade, bir ifadenin ifade edilen şeyle olan ilişkisine dair bir kavrayıştan meydana gelir. Söz konusu kavrayış ise elbette, bir çağın belgeleri, örf ve âdetleri, alışkanlık veya gelenekleriyle bu belge ve geleneklerin açığa vurduğu hayat arasındaki ilişkiye nüfuz etmeyi gerekli kılar. Bu süreç ya da işlem, dahası söz konusu çağ veya ilgili dönemde kullanılan dili anlamayı gerektirir. İşte bu yüzden beşeri bilimlerde, aranan ya da istenen anlama dile dair, linguistik bir anlamayla yakından ilişkili olmak durumundadır. Buna göre bir sözcük anlamına, bütün bir dil içindeki yeri dolayısıyla sahip olur. Benzer şekilde antropolog veya tarihçinin aradığı anlamlar da gelenek ve âdetlerin bütün bir yaşam biçiminin bir parçası olmak suretiyle kazandıkları anlamlar olmak durumundadır.
Sayfa 615Kitabı okudu
Modern Kölelik Kapitalizm
Ürüne ihtiyaç duymakla birlikte onu kontrol edemeyen birey, ürünün kölesi olup çıkar.
Sayfa 497
Dâhi olan ama üniversite eğitimi almayan Leonardo da Vinci :)
Leonardo, hayatı boyunca doğanın ve toplumun temellerini derinden kavramaya, tabiata nüfuz etmeye çalışmıştı. Bu çabasında okullu olmamış, üniversite eğitimi almamış olmasının, dolayısıyla da unutmak zorunda olduğu bilgilerin azlığının faydasını görmüştü.
Sayfa 248 - Say Yayınları
Reklam
Heidegger'e göre, biz insanlar, varoluşumuzun bu türden bir açıklama yoluyla anlamlı kılınamamasından dolayı, kendimizi ne zaman geldiğimizden veya ne zaman gideceğimizden yana tam bir bilgisizlik hali içinde, dünyaya fırlatılmış hissederiz. Buna göre olgusallık veya fırlatılmışlık, insanın kendisini tarihsel olarak oluşturulmuş maddi ve manevi bir çevre içerisinde, yani imkânları itibariyle sınırlanmış bir dünya içinde bulması olgusuna gönderme yapar. Insanın dünyada ve "orada" olmasıyla geliş ve gidiş tarzı dikkate alındığında, dünyanın içinde bizim kendimizi evimizdeymiş gibi hissettiğimiz bir yer olmadığı açıklıkla ortaya çıkar. Bizler, anlamadığımız ve anlayamayacağımız bu dünyada, onun deyimiyle öksüzler ve evsizler olarak var oluruz. O, işte bu durumun insanda derin bir kaygıya yol açtığını söyler. Kaygı, insanda şeylerin, nesnelerin belirsizliğinin ve dünyanın anlamsızlığının bilincine varan ve hayatla, içinde kişisel seçimin özsel olduğu ve kararların sorumluluğunun taşınmasının gerekli bulunduğu bir alanla karşı karşıya gelen insan varlığının temel gerçekliğini ifade eder. O, insanın geçmişle gelecek, varlıkla hiçlik arasında havada kalan varoluşunun belirsizliğini, durumunun anlaşılmazlığını ve hayatın saçmalığını görerek yaşadığı derin umutsuzluk ve dolayısıyla iç sıkıntısı halini tanımlar. Heidegger, bu kaygıyla yaşayamayacağını düşünen insanın kaygıdan kurtulmak amacıyla, "onlar"ın benliğine sığındığını söyler
Sayfa 603Kitabı okudu
Rölativizm
Protagoras'a göre, tüm ahlaki değerler, kişilerin onları nasıl algıladīklarıyla ilgili bir konu olmak duru- mundayd.
İçinde felsefenin gelişebileceği toplumun belirli ya da yüksek bir refah düzeyine erişmiş olması vazgeçilmez bir şeydir.
Konular her ne kadar böyle sınıflansa da, Helenistik felsefede ön plana çıkan çalışma alanı ya da disiplin etik olmuştur. Bunun nedeni, bireyin amacına ulaştığı, iyi bir yaşam sürdüğü, kendisini her bakımdan evinde gibi hissettiği kent-devletinin yıkılması, kent-devletinin yerini alan imparatorlukla birlikte, bilinen dünyanın sınırlarının genişlemesi ve bireylerin kaçınılmaz bir biçim de dünyaya, topluma ve kendilerine yabancılaşmaları, yalnız ve başıboş kalmalarıdır. Yani, Helenistik çağda, eskiden kendi kaderini elinde tuttuğuna inanan insanın yerini, hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine inanan yabancılaşmış insan aldığı için, bir başına kalan insan teselliyi felsefede arar. Platon ve Aristoteles'in hitap edip etkiledikleri sosyal düzene kıyasla çok daha geniş bir toplum düzeninde, felsefeden beklenebilecek tek şey, bireyin felsefeden beklediği yol göstericilik görevini yerine getirmesidir.
Sayfa 91 - say yayınlarıKitabı okudu
Heidegger'e göre:
insanı insan yapan şey, bilgi ve akıldan ziyade eylem ve iradedir.
Sayfa 602 - say yayınlarıKitabı okudu
435 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.