Yaşamın acısı da şefkati de öyle büyüktür ki, anlamamız için nefesimizi tutmamız ve ardından derin bir nefes almamız yeterlidir. Kaçtığımız, korktuğumuz, ertelediğimiz her deneyim, içimizde tuttuğumuz nefestir. Biz tutmaya devam ettikçe acı verir ve bizi zehirler. Deneyimlemeye açık olduğumuz her şey ise taze bir nefestir. Öyle ki; devam edebilmemiz için en ihtiyaç duyduğumuz şeydir!..
.
.
Merhabalar sevgili kitap dostlarım sevdikleriniz için hayatınızdan ne kadar feragat edersiniz? Aslında, bilinçli veya bilinçsiz o kadar çok feragatta bulunuyoruz ki!.. Hadi gelin sizleri, bu deneyimi yaşayan Afra, Yasemin , Pınar ve Cüneyt ile tanıştırayım.. Onlar, kaçtıkları, korktukları, geç kaldıkları hayatın kıyısından seslenecekler bizlere...
.
.
Afra ve Pınar ... İki farklı karakter, iki dost, iki kadın... Bu güzel dostluğun verdiği huzurda olağanca güvende hissederlerken, nasıl tersine dönebilirdi her şey? Olacaklardan habersiz!...
.
Nesibe Hanım, eşinin ve en yakın arkadaşının ihanetinden sonra, kendini kızları Pınar ve Yasemin 'e adamıştı. Sanırım bu ayrılıkta en büyük darbeyi Yasemin almıştı.. Pınar ve Yasemin, can dostum dedikleri Afra ile hayatın kaosuna karışmış, sınanmış, hamken pişmiş, bu süreçte bizlere dostluk adına, annelik adına, aşk adına, fedakarlık adına çok güzel dersler bırakmışlar...