Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Fikir ve Sanat Âlemimize Bu Hürriyet Kafi Değildir

Vâ-Nû

Fikir ve Sanat Âlemimize Bu Hürriyet Kafi Değildir Sözleri ve Alıntıları

Fikir ve Sanat Âlemimize Bu Hürriyet Kafi Değildir sözleri ve alıntılarını, Fikir ve Sanat Âlemimize Bu Hürriyet Kafi Değildir kitap alıntılarını, Fikir ve Sanat Âlemimize Bu Hürriyet Kafi Değildir en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bizde Bir Zamanlar
Viyana'da bir ; Moskova'da dört beş seneyi, genç, heyecanlı ve hür bir muhit içinde, fikir, his, mefkure münakaşaları mücadeleleri yaparak geçirmişimdir ki, tadı damağımdadır. Sanki beşeriyetin saadet ve refahı yahut felaket ve izmihlali o gün vereceğimiz kararlara, varacağımız neticelere bağlı imiş gibi bağır bağırır, ter ter tepinir ; yekdiğerimizi ilzama, iknaya uğraşırdık. Ömrümüzün sonuna kadar sarsılmayacağından emin bulunduğumuz kanaatlerimiz vardı ki ; ertesi gün dershanede, profesör düşüncelerimizin yanlış olduğunu ispat edip bizi fikrimizden caydırınca - mukaddesatının yıkıldığını gören müminler gibi - aramızda ağlayanlar aolurdu. Fakat her kanaat yıkılışı ve her yeni bir kanaatin teessüsü, bizi tekamül merdiveninde bir basamak yükseltir
Sayfa 35 - Can Yayınları 1.baskı
Devr-i Sabık Yaratmayacağız
Siyasete hayata geçince de "Canım! Artık öldüler! Yakalanıp adaletin pençesine geçtiler. İleri geri aleyhlerinde yazmanın artık lüzumu kalmadı!" düşüncesini ben kendi nefsime kabul etmiyorum. Zira o adamlar, insanlığın ensesinde boza pişirirken zaten aleyhlerinde yazılamıyordu. Ne mümkün? Şimdi de düştükleri için yazılamayacak ; merhamet ve vicdan mülahazaları bunu mani olacak. Peki amma, haklarındaki fikirlerimizi, zulümden nefretimizi ne vakit ve ne suretle ifade edeceğiz? İleriki nesiller, yayınımızı yoklayınca : " Meğer bunlar ya memnun, ya ahmak imişler. Devirlerindeki müstebitlerden şikayet bile etmemişler!" diyecekler. Onun için, kontrolörün affetmeyişi gibi, Avrupalı'nın da dünkü zalime maddi ve manevi darbeler indirişi zebun - küşlük değildir. Affetmek kadar icabında affetmemek de yüksek bir his, yüksek bir harekettir. Akşam, 1945
Sayfa 319 - Can Yayınları 1.baskı
Reklam
İki Cins İnsan
Bizde iki cins insanın mevcut olduğuna bilmem dikkat ediyor musunuz? Birincisi tabii, en fenası : "Lakayt"... Kitaplara karşı, hayata karşı, hadiselere karşı lakayt... Sanki beş hissinin penceresini, panjurlarını sımsıkı kapamış. Münzevi bir manevi ömür sürüyor. Buna ömür bile denmez : Pinekliyor! İkincisi, uyanıklar fasilesidir. Artık bilinemez, Allah vergisi istidattan dolayı mı ; yoksa aile ve mektep muhitindeki güzel telkinler yüzünden mi, bu iki numaralılar, bir mevcudiyet göstermek, yükselmek, gelecek sene geçen seneden daha hamuleli olmak üzere çabalarlar.Akşam 1943
Sayfa 266 - Can Yayınları 1.baskı
Okuyan Münevverler
Türkiye’de pek çok okuyan, kütüphaneleri yutan münevverler vardır. Bunların yetişmeleri için aile yahut hükümet bütçesinden mekteplere avuç dolusu para sarf olunmuştur. Sonra, bunlar, kendi yiyip kimseye pay çıkarmayan oburlar gibi, bir köşeye çekilip beşeriyetin ruh ve zeka nimetlerinden kendileri istifade etmişlerdir. Fakat hala da muhterem mevkidedirler. Âlimdir, fazıldır... derler. Ne yapıyor? Okuyor da ne oluyor, yahu? Bir ictimai mevzu çıktığı sırada cevherler yumurtlayıp milleti istifade de ettiriyor? Halkevlerinde konferanslar mı veriyor? Haftada bir kaç gün fukara çocuklarını mı okutuyor? Ecnebi gazetelerine yazılar yazarak bizim Türk alemini beynelmilel âleme mi tanıtıyor? Yoksa dünya şaheserlerini Türkçeye tercüme ederek Garp'ı bize mi naklediyor? Orijinal bir tetebbüün izleri üzerinde mi? Ne yapıyor? Yaptığı nedir? Rahmet olmuş da kimin bahçesine yağmış? Müstehlik münevver tipi kadar kötü tipi kadar kötü tip nadir bulunur. Kötü ve tufeyli tip!
Sayfa 241 - Can Yayınları 1.baskı
Sevgilisinin Yüzünü Kesen Âşık
Kendini tutmamış... Ne yapsın? Çok seviyormuş! derler ; fakat bence hakikat şudur : Kendini terbiye edememiş... Sevmesini bilmiyormuş... Asırlardan beri, milyonlarca adam, bizim şu arz dairesi üzerinde ve şu sıcak cenup ikliminin tesirinde, değil sevdiğine arzu ettiği nispette nail olmak ; hatta peçe ve kafes yüzünden, mukabil cinse mensup bir tek insanı bile doya doya seyredemeksizin ömrünü tamamlamış. O zavallıların canı yok muydu? Birçok tarikatlar, mezheplerde, keza milyonlarca insana, Nefsini öldür, cinsiyeti ve aşkı aklından bile geçirme! demiş ve bu nasihati sadakatle tutturmuş. Bu biçarelerin de canı yok muydu? Onların da damarlarında bizimkinin aynı olan bir Şarklı kanı dönüyordu. Akşam. 1941
Sayfa 312 - Can Yayınları 1.baskı
Kendi sahalarında incelemiş, mütehassıslaşmış, yükselmiş nice münevverlerin birçok cihetlerde sapıttıklarına rastlıyoruz. Mesela bir doktorun Boğaziçi'nde yaptırdığı binanın sakaleti.. Bir avukatın döşettiği salonun berbatlığı... Bir muharririn kullandığı kravatların horozşekeri renginde oluşu.. Bir zarif hanımefendinin beğendiği şiirler. Hepsi eyvahlar olsun dedirtecek nevidendir. Gene ben neyse : Sefirzarelerin hâsıl ettikleri mukayese karşısında olsun, Yahya Kemal'in tenkidi üzerine olsun "Yanılmışım" diye, itirafta bulundum. Fakat bakıyorum, maşallah, umumiyetle çok kimse cesur! Cesur amma, Arapçada bir mesel olduğunu da akıldan çıkarmamalı : El cahilü cesurün! Cüretleri işte ona benziyor. Akşam 1942
Sayfa 258 - Can Yayınları 1.baskı
Reklam
Çince Gibi
Kellim kellim la- yenfa... Zâd-ı fi'l - tanbur nagmete uhra. Bunları bir Türk genci Çince gibi dinlememelidir. Aşerei mübeşşere.. Cihar-i yãri güzin. Kelami-kibar. Hadisi sahih.. Farz-ı kifaye.. Bedir Gazası. Nass-ı katı.. Kule - i zemin.. Hilye-yi Hakani.. Sec'-i murassa.. Münkirle Nekir.. İlh... Keza.. Gençlerimiz bunların ve emsalinin ne demek olduğunu anlamalıdır... Öğrenmeleri de güç değildir. Her Türk münevveri, laakal,ufak çapta bir müsteşrik malumatını haiz olmalıdır. Çünkü biz, bir eli Şark'ta bir eli Garp'ta bir milletiz... Yalnız tarihimiz değil, Coğrafyamız noktasında da... Akşam 1942
Sayfa 261 - Can Yayınları 1.baskı
Medeniyet
Evet, esirlik çok fena şey.. Maddeden, manen öldürücü.. Lâkin Habeş'in mızrağı, oku kadar az öldürücü.. Tanklar, teyyareler gibi değil. Tanklar, teyyareler gibi öldürücü olan, Garp medeniyetinin getirdiği tarzdır : " Fertlerine sahip olmayan" , "ictimai aile efradının mukadderatlarıyla alakadar olamayan", "onları başıboş sokak ortasında bırakan", "iş bul ya da kazan diyen!", " Peki, iş ver deyince vermeyen" , "iş verirse insanlara hayvandan ve makineden daha az bakan", "eski tip, sömürüp sokağa atan" tarz... Habeş köleleri ve cariyeleri, zehirli gazdan ve tanktan korktuğu gibi bunlardan da korkmuş olacak... Böyle bir medeniyeti istemiyorlar... Haber Akşam Postası 1935
Sayfa 230 - Can Yayınları 1.baskı
Tercüme Eserler
Tercüme eserlere sansür konulmalıdır, diyordun. Sultan Hamid zamanındaki bazı kitaplar üzerinde Maarif Nezaret-i Celilesi'nin ruhsatıyla tab olunmuştur diye kayıt vardır. O zaman siyasi bakımından kontrol mevzubahismiş. Şimdi ise, zevk bakımından aynı tetkik ve müsaade usulünü vaaz etmeliyiz. Kültürümüzün kurtuluşu için başka çare yok. İşte azizim, senin fikrin buydu. Doğru amma, söylediğim gibi, eksik. ? Yalnız tercüme eserlere değil, bütün eserlere, fikir mahsulatından, ticaret emtiasına, el sanayisinden bina yapımcılığına kadar her şeye her şeye bir estetik kontrol konulmalıdır. Şayet elimde iktidar olsa bunu diktatörcesine usul ittihaz ederim. Şu yeni yapılan beton binanın sakaletine bak! Canım âsâr ı atikadan camiyi kötü kalıbıyla nasıl maskelemiş.. Şu vitrindeki halı desenini görüyor musun? Eski halıcılığımızın nefasetine nazaran ne geridir.. Aman şu tabelaların yan yana duruşundaki kerahet.. Şu yeni açılan mağazanın çiğ boyası. Şu gramofonda akseden şarkının bayağılığı. Şu,şu, şu.. Saymakla bitmez, dostum her eserimizde, her mahsulümüzde bir zevk seviyesi düşkünlüğü sezmemek elden gelmiyor. Akşam 1940
Sayfa 213 - Can Yayınları 1.baskı
Dingildeyen Masa
Bir masa farz ediniz ki dört ayaklıdır : 1. Tarihi kaynaklar. 2. Konuşulan Türkçe 3. Beynelmilel tabirler 4. Öz Türkçe kelimeler. İşte bu dört ayaktan biri kırık olursa masa dingilder. İkinci maddeyi ve üçüncü maddeyi ret ve inkar eden eskilik taraftarları artık ortada kalmamıştır. Fakat dördüncüde çoğu hala muhalif durumda. Mantıkları bu yüzden sallanıyor. Yenilik taraftarları ise birinci kaynağın Osmanlıca kolunu boyuna baltalıyor. Onların masasıda bu sebepten dingildemektedir. Halbuki biz garp Türklerini tasavvur edin. Koskoca imparatorluk boyunca, aramızda kiminin kanına Çerkes, Arap, Kürt, Laz, kiminkine mühtedi İtalyan, Rum, Ermeni karışmıştır. Halkımızı ırkçılık bakımından elemek ve Turanileştirmek nasıl kabil değilse ve cümlemizi topyekun Türk oğlu Türk saymak mecburiyeti varsa, aynı şekilde, tarih boyunca benimsediğimiz kelimeleri, tabirleri, ıstılahları Türkçe saymak mecburiyeti vardı.
Sayfa 76 - Can Yayınları 1.baskı
28 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.