İyi ki okudum; kitapları.
İyi ki izledim; izlediğim her gündoğumu ve günbatımını.
İyi ki dinledim; canlı müzikleri.
İyi ki fark ettim; bazı bazı, küçücük bir zerre olduğumu.
İyi ki seçtim; bütün sevdiklerimi.
İyi ki gittim; denizaşırılara, en uzun süren uçak yolculuklarına.
İyi ki başladım; yürümeye. (Gerçek anlamda) İyi ki anlatıyorum; anneme her şeyi. (Şaka) İyi ki kabul ettim; haksız olduğum anları.
İyi ki itiraz ettim; sonradan iyi ki dediklerime :)
“Talebelik günleriydi... İkisi de çok sevdiğim birer dostum olduğu için bu konuda ne söylesem bilemiyorum ama ortada tam olarak imkânsız bir aşk vardı. Kimseyi incitmeyecek bir şekilde bu konuya bir nokta koymam gerekirse; Özdemir Mevhibe’ye, Mevhibe ise deliler gibi İlhan’a (Selçuk) âşıktı. Bir kavuşma olmadı. Kaldı ki Mevhibe, Özdemir’in kendisine olan aşkını ve “Lavinia”nın o olduğunu Özdemir vefat ettikten sonra öğrendi.
Sır gibi adamdı Özdemir Asaf, sırlarla da göçüp gitti.”