Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Flandra Yolu

Claude Simon

Sözler ve Alıntılar

Tümünü Gör
Giriş..
Yaşamayı öğrendiğimi sanıyordum, ölmeyi öğreniyormuşum. LEONARDO DA VINCI
Sel
Yaşamayı öğrendiğimi sanıyordum,ölmeyi öğreniyormuşum. LEONARDO DA VINCI
Reklam
Babası da, sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi, hep şu adı bilmem ne olan filozoftan, insanoğlunun başkalarına ait şeyleri kendine mal etmek için sadece iki yol bildiğini, bunların da savaş ve ticaret olduğunu söyleyen ve insanın genellikle kendisine daha kolay ve daha hızlı göründüğü için bu yollardan ilkini ama daha sonra ancak ilkinin sakıncalarını ve tehlikelerini gördükten sonra ikincisini yani ticareti seçtiğini belirten şu filozoftan söz ediyordu; aslında ticaret daha az hileli ve kaba değildi fakat konforluydu, hem zaten her halk zorunlu olarak bu iki evreden geçmişti ve her biri sırasıyla Avrupa’yı ateş ve kan içine attıktan sonra İngilizler gibi seyyar satıcıların anonim şirketine dönüşmüştü ama savaş olsun ticaret olsun bunların her ikisi de onların açgözlülüğünün ifadesinden başka bir şey değildi ve bu açgözlülüğün kendisi de atalardan kalan açlık ve ölüm korkusu sonucuydu; bu da öldürmek, çalmak, yağmalamak ve satmak işlerini gerçekte bir tek ve aynı şey olmasına yol açıyordu, bu da basit bir ihtiyaç, tıpkı gece vakti bir ormanın içinden geçen çocukların kendilerine cesaret vermek için yüksek sesle ıslık çalmaları ya da yüksek sesle şarkı söylemeleri gibi insanın kendisini güvene alma ihtiyacıydı; bu da neden koro halinde şarkı söylemenin silah kullanmayla ya da atış talimleriyle aynı sıfatla birlikleri eğitim programının bir parçası olduğunu açıklıyordu zira hiç bir şey sessizlikten kötğ değildir,...
-Senin fikrince hangisi daha çok para eder bir atın postu mu bir askerin postu mu? -Borsanın ne olduğunu biliyorsun. Bu koşulların belirlediği bir durum. -Yine de işaretler var. -Bana öyle geliyor ki şu anda atın kilosu askerin kilosundan pahalıdır. -Ben de öyle düşünüyordum. -Size bu köylülerin kilo hesabıyla düşündüklerini öğretmek için bundan daha iyisi olmaz. -Doğru. Bir kilo kurşun bir kilo kuş tüyünden daha ağır çeker bu çok iyi bilinen bir şey.
Demek ki o zaman her türlü iletişimde, her anlaşmada en büyük engel yükselen seslerdir; basit bir ses dalgalanması güçsüzlük belirtisi gibi göründüğünden sanki seslerin birbirini bastırmak, üste çıkmak için daha fazla umutları olabilmesi şiddetlerinin artmasından, çığlığa kadar yükselmelerindendi...
uyumuyordu, hiç kıpırdamadan duruyordu, şu an da bir tahıl ambarı değil de, kurumuş samanın, biten yazın ağır ağır ve tozlu kokusu değil ama zamanın kendisinin ölü yılların şu ele gelmez, özlem duyuran ve insanın üstüne yapışan kokusu, o karanlıklarda yüzerken, sessizliği, geceyi, huzuru, bir süre sonra penceredeki soluk ışığı yansıtan dolabın aynasındaki ikinci dikdörtgeni fark etti otel odalarının hep boş duran dolabıydı bu; içinde üstünde hiç bir şey asılmamış iki ya da üç askı konmuş dolabın kendisi üzerinde kırmızımtırak ince damarlar bulunan aynı idrar sarısı ağaçtan yapılmıştı; görünen oydu ki bu ağaç sadece bu türden mobilyalar için, içinde asla kendi tozlu boşluklarından başka hiç bir şeyi ihtiva etmeyecek mobilyalar için kullanılıyordu; binlerce sevgilinin yanmış hayaletlerinin, azmış ve nemli binlerce çıplak bedenin, bozulmaz, el değmemiş ve soğuk aynanın mat yeşil derinliklerinde stoklanmış, birbirine karışmış binlerce kucaklaşmanın tozlu tabutuydu bu...
Reklam
Babası da, sanki kendi kendine konuşuyormuş gibi, hep şu adı bilmem ne olan filozoftan, insanoğlunun başkalarına ait şeyleri kendine mal etmek için sadece iki yol bildiğini, bunların da savaş ve ticaret olduğunu söyleyen ve insanın genellikle kendisine daha kolay ve daha hızlı göründüğü için bu yollardan ilkini ama daha sonra ancak ilkinin sakıncalarını ve tehlikelerini gördükten sonra ikincisini yani ticareti seçtiğini belirten şu filozoftan söz ediyordu; aslında ticaret daha az hileli ve kaba değildi fakat konforluydu, hem zaten her halk zorunlu olarak bu iki evreden geçmişti ve her biri sırasıyla Avrupa’yı ateş ve kan içine attıktan sonra İngilizler gibi seyyar satıcıların anonim şirketine dönüşmüştü ama savaş olsun ticaret olsun bunların her ikisi de onların açgözlülüğünün ifadesinden başka bir şey değildi ve bu açgözlülüğün kendisi de atalardan kalan açlık ve ölüm korkusu sonucuydu; bu da öldürmek, çalmak, yağmalamak ve satmak işlerini gerçekte bir tek ve aynı şey olmasına yol açıyordu, bu da basit bir ihtiyaç, tıpkı gece vakti bir ormanın içinden geçen çocukların kendilerine cesaret vermek için yüksek sesle ıslık çalmaları ya da yüksek sesle şarkı söylemeleri gibi insanın kendisini güvene alma ihtiyacıydı; bu da neden koro halinde şarkı söylemenin silah kullanmayla ya da atış talimleriyle aynı sıfatla birlikleri eğitim programının bir parçası olduğunu açıklıyordu zira hiç bir şey sessizlikten kötü değildir,...
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.