Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gelin Tanış Olalım

Semih Çelenk

En Eski Gelin Tanış Olalım Sözleri ve Alıntıları

En Eski Gelin Tanış Olalım sözleri ve alıntılarını, en eski Gelin Tanış Olalım kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fani dünyanın kuralıdır bu... Karşındaki doymadan senin doymanın bir manası yoktur. Karşındaki varsa sen varsın. O doymuşsa sen doymuşsundur. Dervişler önce karşıdakini gördüler, karşılarındakiler de onları. Böylece kimse aç kalmadı. Tek bir pirinç tanesi dahi yere dökülmedi. Karşındakini hesaba katan, onu kabul eden, onu gören her zaman kazançlıdır. Veren el alan elden her zaman üsttedir. Veren el asla aç açıkta kalmaz...
Peki ya sen ne olmak istiyorsun? Kimsin? Ne istiyorsun? Her şeyi mi? Dünyayı? Yeri göğü... Ne beyhude... Timur öldüğünde göğe bakmış. Ölü timur anlamış ki, almadığı bir tek orası kalmış, ya orayıda alsa? Hikaye bu ya orayı da almış. Bu kez de atını nereye bağlayacağını bilememiş.
Reklam
Ancak tarih boyunca gerçekte “sabr” sözcüğünün katlanmak değil “göğüs germek” anlamına geldiği, “tevekkül”ün ise “ bütün esbaba sarılıp tüm yollar denendikten sonraya kalan” olduğunu bilenler ve söyleyenler hep olmuş.
Semih Çelenk : Bertolt Brecht diyor ki: “İhtiyacımız olan şey kahramanlar değil, kahramanlara ihtiyaç duymayan bir toplum olmalı.” Kahraman yaratmak feodal kültüre aittir.
Hararet nardadır sacda değildir Keramet baştadır tacda değildir Her ne ararsan kendinde ara Kudüs'te Mekke'de hacda değildir.
Hiç kendine bakıyor musun? Kendinde arıyor musun? Bütün soruların cevabı sende.
Reklam
Türkülerin yollarından geçerek, ezgilerin izlerini sürerek, aşktan ve hayattan, ayrılıktan ve vuslattan, sıla ve gurbetten, hakten ve hakîkatten, dağların başından, suların kıyısından, ekinlerin içinden geçerek anlatıldı bu hikâye.
Bir daha kâbuslar görmeyelim diye anlatıldı... Ellerimizden hayatımız kül olup uçmasın diye... Ağıtlarımız azalsın, halaylarımız, horonlarımız çoğalsın diye... Tanımadığımızla, düşman bellediğimizle tanış olalım diye... Tanışalım, bakışalım, konuşalım, gönülden söyleşelim diye... Türkü söyleyelim, salınalım, oynayalım diye... Kavilleşelim, yolda buluşalım, suyu ekmeği paylaşalım diye... Türküler gibi çoğul, türküler gibi sıcak bir hayatımız olsun diye... Nihayetinde bu bir hikâyedir, bu kadar şeyi nasıl becerdin diyeceksiniz. Mesele hikâyede değil, niyettedir diyeceğiz biz de niyette ve gönüldedir mesele... Gelin tanış olalım, işi kolay kılalım!
"ŞİMDİ GİTMEK VAKTİDİR.YOL YOLCUYU BEKLER YOL YOLCUYLA MANASINI BULUR.YOLCU YOL OLMADAN MENZİLİNE REVAN OLAMAZ. BENİMLE GELECEK MİSİN? YOLA DEVAM EDECEK MİSİN? YOL ERBABI OLACAK MISIN? YOLDAŞINI, KARDAŞINI KAALE ALACAK MISIN? ONUN AÇLIĞINI TOKLUĞUNU HESABA KATACAK MISIN? ONJNLA TANIŞ OLACAK MISIN?
Birbirinden farklı iki insan, bir yazar bir oyuncu, nasıl oldu da 'aynı dönemde' birbirine bu kadar kavuşmak isteyen bir biçim ve içerikle birbirlerini buldular.
Reklam
Bugünden bir abdal anlatır hikâyeyi... Yanında, ona sorular soran bir çocuk, bir çocuk da değil belki asasına bağlı bir örtü, bir kukla olur. Hep yanında biri varmış gibi, hep bir gölgeye anlatıyormuş gibi anlatır. Karanlıkta oyuncunun ve müzisyenlerin gölgeleri seçilir sadece müzik başladığında. Türkü boyunca oyuncunun yüzü giderek aydınlanır. Büyük bir sahnenin ortasında, çok yukardan gelen, derin ve uzun bir ışık huzmesi içinde, ışığa şükreder gibi, ışıkla yunuyormuş gibi, ışıkla bütünmüş gibi durur öyle... Uzaklardan, giderek yükselen artan bir koro... Sadece ses arayışlarından oluşan sözü olmayan sesler, bağırışlar... Kuş ötüşleri, martı çığlıkları, rüzgar, sallanan çıngıraklar... Derin sesizliklere bağlanan cümbüşler...
Sesi dinle... Sesi duy... Ben sana demedim mi çocuk? Sesi duymak istersen, her şeyi unutursun. Sesi dinlersen başka bir şey gelmez aklına. Abdallar tabiattaki sesi ararlar. Kendileri deki sesi. Sesleri dinle. Sesleri duymaya çalış.
Biz yol erbabıyız. Hiçbir yere ait değiliz. Yeryüzüne de gökyüzüne de ait değiliz. Yağmurken yağdığımız yere aidiz zannederler bizi. Ama hava ısınınca göğe ağarız. Gökyüzünde bulut oluruz. O vakit de göğe ait sayarlar. Ama göğe de ait değiliz. Oradan da yağmur olur yağarız. Bir nehirde, bir deryada hapsolduğumuzu zannederler. Ama onlar daha bakarken suya biz akıp başka bir yere gitmişizdir. Su gibiyiz biz. Su gibi... Ama hem suyuz hem suya sığmayız...
TANIŞ OLMAK İSTİYORSAN, ÖNCE GÖNLÜNÜN ÜZERİNDEKİ PERDEYİ KALDIR BİR... BİR CEBİNE BAK BAKALIM... BELKİ DE BULAMADIĞIN, ARADIĞIN ŞEY SENDEDİR. KARŞINDAKİNİ GÖRDÜN MÜ? AÇ MI TOK MU SORDUN MU? KİBRİNE MANİ OLDUN MU? SONRA GÖNÜL GÖZÜNLE BİRLİK GÖZÜNDEKİ PERDEYİ DE KALDIR... KARŞINDAKİNİ GÖR...
89 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.