‘Beni hissediyorsun değil mi ufaklık ve sen de bana kızgınsın, aynı baban gibi senin yaşamını sonlandırmaya kalktım diye, öyle değil mi? Biliyor musun? Baban beni hiçbir zaman affetmeyecek, hiç bir zaman yüzüme eskisi gibi öyle sıcacık bakmayacak sen doğduğunda gitmemi isteyecek, seni bana göstermeyecek ve ben sana bir kez bile sarılamayacağım. Belki de öpemeyecek, o muhteşem kokunu duyamayacak, büyüdüğünü de göremeyeceğim biliyor musun ufaklık, babana kızamıyorum; çünkü o haklı. Lanet olsun ki haklı ona güvenmedim, aşkına güvenemedim ve geç kalsaydı sen olmayacaktın. Kahretsin ki hayatımın en büyük hatasını o masaya yatarak yaptım. Büyüyünce benden nefret etmen için büyük bir neden öyle değil mi ama babanı çok seviyorum, ufaklık. Senden de ayrılmak istemiyorum, kahretsin, istemiyorum. Hakkım yok, biliyorum ama senin gülüşünü görmek istiyorum, kokunu duymak, seni uyutmak, büyüdüğünü görmek istiyorum. Bana anne deyişini duymak istiyorum ‘ Azra iki avucunuda karnına koyarak Öldürücü cümleyi söylediğinde benim de gözlerim yanmaya başladı: ‘yalvarırım, baban pişmanlığımı hissetmiyor. Sen içimde hissediyorsan, beni affet. Özür dilerim, ufaklık, seni yok etmek istediğim için özür dilerim’ diyerek hıçkırıklara boğuldu.