Bir arkadaşımızın bize yalan söylediğini keşfetmek kendimizi biraz kafadan çatlak hissetmemize sebep olur. Bu keşif sadece yanılgıya düştüğümüzü, yanlış karar verdiğimizi anladığımız için canımızı sıkmaz; kendimizle ilgili, çok daha rahatsız edici bir şey de ortaya çıkar; kendi doğamızın güvenilir olmadığını, güvenilmemesi gereken birine güvenmemize yol açtığını görürüz.
Şüphesiz insanın kendine dair gerçek bilgiye ulaşması oldukça zor, dahası İNSANIN KENDİ GERÇEĞİ IZDIRAP VERİCİ DE OLABİLİR. Ancak hayatlarımızı başarılı bir biçimde sürdürmeye çabalarken, kendimizle ilgili rahatsız edici gerçeklerle yüzleşmeye hazır olmak, dış dünyada ne ile karşı karşıya olduğumuzu bilmekten daha önemli olabilir.
İnsanların yalan söyledikleri ya da başka tür sahtekarca tavırlar geliştirdikleri gerçeği ne onlarla yaşamayı ne de iletişim kurmayı imkansız hale getirmiyor. Bu gerçek sadece daha dikkatli olmamız gerektiğini gösteriyor.
...Kendimize güvendiğimiz sürece, karşıdakinin doğruluğuna güvenmemiz o kadar da gerekli olmuyor.
Eski tanımı kullanacak olursak, İNSANOĞLU RASYONEL BİR HAYVANDIR. Rasyonalite bizlerin en ayırt edici özelliğidir. Temelde bizleri diğer tüm türlerden ayırır.Dahası, rasyonalitemizin bizleri diğer türlerden üstün kıldığını düşünmeye dair güçlü bir eylemimiz vardır ve kendimizi bu konuda ikna etmişizdir. Bu her durumda, insanoğlunun ısrarla ve inatla en fazla böbürlendigi özelliğidir.
Bizim için önemli olan gerçeğin önemi ve değeri.
Gerçekler olmadan yaşayamayız. Gerçeğe, sadece nasıl iyi yaşayabileceğimizi anlamak için ihtiyaç duymaya, hayatta kalabilmek için de ona ihtiyacımız var.