Gilles ile Jeanne
Michel TournierGilles ile Jeanne Gönderileri
Gilles ile Jeanne kitaplarını, Gilles ile Jeanne sözleri ve alıntılarını, Gilles ile Jeanne yazarlarını, Gilles ile Jeanne yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Cehennemin uçurumlarına dalmış olan günahkâr, oradan, inancını yitirmediği sürece, yeniden saflığına kavuşmuş olarak yukarıya fırlatılabilirdi.
Tıpkı, fazla soğuğun yanmaya neden olması, ya da sevginin doruğunun nefretle karışması gibi.
"İşte böyle, ölüm saatimize yaklaşırken, günlük hayatımız bize hiç değişmemiş gibi gelebilir, oysa öbür dünya, tüm ufak tefek uğraşılarımızı alaya alan derin bir şarkıyı, kulaklarımıza haykırır."
-Kanını tattım, sana sonsuza dek bağlıyım artık. Bundan sonra nereye gidersen git, seni izleyeceğim.
Cennette de, cehennemde de..
"Cehalet kötülüğün ta kendisidir."
Gerçekte korkulacak olan, sınırlı bir aklın yönettiği sınırsız güçtür!
Diyenlere inanmayın! Bkz: Şirk
Çamurdan şekillendirilmiş Tanrı'nın soluğu ile hayat bulmuş olan insanoğlunun kendisi ile Tanrı arasında bir arabulucuya gereksinimi vardır. Tanrı ile doğrudan ilişki kurmasını nasıl beklersiniz?
İşte böyle, ölüm saatimize yaklaşırken, günlük hayatımız bize hiç değişmemiş gibi gelebilir, oysa öbür dünya, tüm ufak tefek uğraşılarımızı alaya alan derin bir şarkıyı, kulaklarımıza haykırır.
Gerçekte korkulacak olan, sınırlı bir aklın yönettiği sınırsız güçtür. Zayıf bir kafanın emrindeki güçlü ellerin kaba kuvvetinden ya da işlediği suçtan daha fazla korkulacak bir şey olamaz
- Hayaletlerin kıpırtısını görebilmek için görünenin üzerini kazımak, diyordu. Bu hayaletlerden biri olmak... Perspektif sayesinde resim ötedeki ufuklara doğru uzaklaşıyor, ama aynı zamanda yakınlaşarak izleyeni hapsediyor. Şimdi anlıyor musunuz, sevgili peder? Kapı sonsuzluğa açılıyor ama siz kendinizi kaçınılmaz bir şekilde, tehlike içinde buluveriyorsunuz. İşte bu, perspektif denen şey!
İnanılmaz öyküler, ağızdan ağza yayılıyordu. Kara ve acımasız sahneler, halkın hayal gücüne bir destan kadar güçlü kazınıyordu. Örneğin herkes birbirine, ormanlar ve ovalardan dört nala geçen bir atlının, fırtınalı gökyüzüne yansıyan karanlık siluetini gösteriyordu. Atlı küçük köyden geçer; köy sakinleri sağa sola kaçışır ve evlerine kapanırlar. Bir kadın telaşla, bir çocuğun ardından koşar, onu kaptığı gibi evine götürür. Atlı, atının etrafında dalgalanan büyük bir pelerine sarınmıştır. Şatonun iner kalkar köprüsünden, güçlü nal sesleri arasında geçer. Şimdi, ayakta, hareketsiz, bacakları iki yana açık,silah salonunun eşiğinde dikilmiştir. Senyörün sesi duyulur.
- Evet?
Atlı pelerinini açar. Bir çocuk ona sarılmıştır; yere düşer, beceriksizce doğrulmaya çalışır.
- Bravo! der ses.
-Beni allak bullak eden, evet, merhamette beni allak bullak eden şey, onda bulduğum sınırsız zevk!
Bir anda Blanchet, kafasının karışmaya başladığını hissetti.
- Sınırsız zevk mi? Ne demek istiyorsun oğlum!
- Şu boğazlanan küçüklere acıyorum, soluk soluğa çırpınan taze bedenleri için ağlıyorum. Ve aynı zamanda öylesine büyük bir zevk duyuyorum ki!
Açgözlülük bağnazlıktan bin kat daha az öldürücüdür.