Kendi yönelimlerini ne kendine ne de çevresine itiraf edebilen, sürekli bocalayan ve onu seven herkesi yüzüstü bırakan David'in hikâyesini, yazar sayesinde akıcı bir şekilde okuyorsunuz. Yazarın okuduğum ilk kitabıydı ve yazımını sahiden çok beğendim. Önyargılı olmazsanız çok zevk alabilirsiniz. Kitabın yazıldığı dönemin şartlarını hakkında bilgim yok ama sık sık "Amerikalı" ve "Avrupalı" vurgusu var, bunun nedenini sahiden bilmiyorum ama ilişkilerini şekillendirmede pay sahibi. Mesela ana karakterimiz David'e sürekli "Bu Amerikalı her şeyi yapar" yaftası yapıştırıyorlar. Nitekim de yapıyor sayılır. Korkaklığı, kendisini kandırma eğilimi var ciddi şekilde, zaten yaşamının büyük bir kısmını kırgınlıkla geçiren bir adamı giyotine mahkûm ediyor, sinir bozucu olan taraf, onun da bunun farkında olması. Hella'ya bu yüzden "Esas kandırdığımın kendim olduğunu söylemek istiyordum." diyebiliyor son sayfalarda. Çok teşekkür ederiz, hiç fark ettirmedin reis.
“Belki de o zamanlar ben de bilmiyordum bunu. Tek bildiğim Giovanni'nin odasından çıkmak istediğimdi."
"Neyse, çıktın işte" dedi. “Şimdi ben de çıkıyorum yaşamından. Geriye kalan yalnızca zavallı Giovanni - o da başını kaybetti.”
“Sen kimseyi sevemezsin” diye bağırdı Giovanni oturduğu yerden doğrularak. “Sen hiçbir zaman kimseyi sevmedin ve sevmeyeceğinden de eminim. Sen kendi masumiyetini seviyorsun, kendi aynanı - kendi aynandaki görüntünü seviyorsun.”
"Onun arkadaşlıktan ne beklediğini bilmiyorsun ama tehlikeli olabileceğini hissediyorsun. Seni değiştirebileceğinden korkuyorsun. Şimdiye dek nasıl arkadaşlıkların oldu ki?"
"Sana hiçbir zaman ulaşamadım" dedi Giovanni. "Hiçbir zaman gerçek anlamda burada olmadın sen. Sanırım bana hiçbir zaman yalan söylemedin ama asla gerçekleri anlatmadığını da biliyorum,neden? Bazen tüm gün boyunca burada kalır, bir şeyler okur, pencereyi açar, yemek pişirirdin - seni seyrederdim - ve sen hiçbir şey söylemezdin. Bana bakmana rağmen sanki görmezdin beni. Üstelik de ben bütün gün, gün boyu bu odayı senin için düzenlemeye çalışıp dururken. Biliyor musun sen kötü bir insansın, bazen bana gülümsemenden nefret ettim. Seni boğmak istedim o anlarda. Bir yerini kanatmak istedim. Bana herkese gülümsediğin gibi gülümsedin, bana herkese anlattıklarını anlattın - ve tüm anlattıkların da yalan. Ne gizliyorsun sen? Senin kollarındayken senin hiç kimseyi sevmediğini bilmediğimi mi sanıyorsun? Hiç kimseyi. Ya da herkesi - ama beni değil! Senin için hiçbir anlamım yok, hiç."
Yeniden ağlamaya başladı. Göz pınarlarından sıcak gözyaşlarının süzülüp, kirli yastığa düştüğünü görüyordum.
"Eğer beni sevmezsen, buna katlanamam, ölürüm. Sen gelmeden önce zaten ölmek istiyordum. Sana bunu bir çok kez anlattım. Zalimlik bu yaptığın, ölümümü daha çok zorlaştırmak için beni yaşama bağlamak."