Hayatın en tuhaf yanlarından biri, kimi zaman insanların sonsuza dek yaşayacaklarından oldukça emin olmalarıdır. İnsan bazen içine işleyen muhteşem bir şafak vakti kalkıp dışarı çıktığında, yalnız başına öylece durup kafasını iyice geriye atarak yukarı baktığında, Doğu’nun insanı neredeyse haykıracak hale getirdiği ve binlerce binlerce binlerce yıldır her sabah olduğu gibi güneşin doğuşunun o tuhaf, değişmeyen görkemi karşısında kalbinin duracak gibi olduğu ana kadar solgun gökyüzünün yavaşça değişip kızarışını, bilinmeyen nice olağanüstü şeyin meydana gelişini seyrettiğinde fark eder. Bunu bir an için hisseder. Kimi zamanda bir korkulukta gün batarken bir başına durup dalların altından ve arasından süzülen gizemli, altın rengi, koyu dinginlik onu duymak için çabaladığı ama kolayca duyamadığı bir şeyi yavaşça tekrar tekrar söyler gibi olduğunda hisseder bunu. Sonra bazen geceleyin milyonlarca yıldızın durup onu seyrettiği koyu maviliğin muazzam sessizliğinde bundan emin olur; kimi zaman uzaklardan gelen bir müzik sesi bunu gerçek kılar, kimi zamanda birinin gözlerindeki bakış
İnsanlar bilinmeyen yeni bir şeyin yapılabileceğine inanmayı ilk başta reddederler, sonra bunun yapılacağını ummaya başlarlar, daha sonra da yapılabildiğini görürler.
İnsanlar bilinmeyen yeni bir şeyin yapılabileceğine inanmayı ilk başta reddederler, sonra bunun yapılacağını ummaya başlarlar, daha sonra da yapılabildiğini görürler.