Göksu'nun öyküleri canlı ve yalın. Bütün bunlara karşın, öyle renklerle süslüler ki bu renklerin gizini ta en dibe kadar inip bulmak istiyorsun. Sonra tam da bulacakken eline yüzüne çiçek tozu gibi sadelik bulaşıyor ve baş döndürücü çekiciliğin içinde yitip gidiyorsun. İşte örneği:
"... Renklenir, çiçeklenir, süslenip püslenip okurunun karşısına çıkar. Makyajı çok olursa çekilmez. Sade ve yalın olursa ayrı bir çekicilik kazanır."
Sonra gerçeğin başka yüzleriyle karşılaşıyorsun. Sevdiğin, saygı duyduğun yakınların bir katilmiş meğer. Meğer ne çok devrimci kanı bulaşmış insan varmış ortalıklarda. İçine sindiremeyip çekip gidiyor, yalnızlıkların sularına atıyorsun kendini. Göksu, bizi anlatmış ama iyi anlatmış...
"Yıllardır biriken gözyaşlarım rüzgârla savruldu. Bir banka oturdum. Ülkemin kanlı tarihi denizin dalgalı sularında yeniden canlandı."