Yazmayı kendine iş edinmiş bir yazarın, öldükten sonra ünlenen eserlerinden birisi: "Goriot Baba."
1800'lü yılların o meşhur ve öve öve bitirilemeyen, dönem insanlarının görmek için, yaşamak için can attığı Paris'i. Bu masallaştırılan kent, Goriot Baba'da bütün çıplaklığı, kokuşmuşluğu ve ahlâkî bataklığıyla çıkıyor karşımıza. İnsan ilişkilerinin çıkar bağlantılı olduğu, aile hayatının samimiyetsiz temeller üzerine kurulduğunu, gelenek ve göreneklerinin bizlerden ne kadar da uzak olduğunu bu kitapla beraber iyice kavrıyoruz. Yazarın hayatı üzerine biraz araştırma yapıp da kitabı okumaya başladığınızda, kahramanlarımızdan Eugéne de Rastignac ile Honoré De Balzac'ın nasıl da birbirine benzediklerini hemen anlayabiliyorsunuz. Eser, bu yönüyle Balzac'ı tanımak, onu okumak için tam bir biçilmiş kaftan. Keyifli okumalar...