Hayat denen bu karmaşa iyinin ve kötünün, kederin ve
huzurun sırt sırta verdiği, sanki hiç ayrılmayacak gibi beraber seyrettiği aynı zamanda da yer yer birbirinden ayrıldığı, yer yer iç içe geçtiği lakin ne kadar yakınlaşıp uzaklaşsa da birbirinden kopamadığı bir süreç aslında. Nedir o halde kişileri farklı kılan, farklı düşündüren, yaşam hikayelerini özel yapan?
Kimileri buna bakış açısı, hayatı yorumlama biçimi
diyebilir ama kişilerin hayattaki sonsuz mensubiyet arayışı sürecinde gözlerine çektiği perdelerdir bana kalırsa. Kişi hayata bakarken perdeler çeker bakışına. O perdeler ile örter hayatın güzelliklerini ya da kötülüklerini. Kat kattır bu perdeler. Kimisi varoluşundan itibaren örtmüştür mahzun bakışlarına güzellik perdelerini. Ne yaşarsa yaşasın göremez güzelliği, iyiliği. Kimisi de kötülük perdelerini çekmiştir gözlerine. Baksa da kötülüklere, engeller perdeleri hayattaki tüm kederden ve kötülükten bakışlarını.
Tüm bu hayatın karmaşası içinde bakışındaki perdeleriyle
iyice özgün kılınan, kişinin hayatında iyinin ve kötünün,
zaferin ve kaybın bir arada olduğu bu hayatta teslimiyettir
olması gereken. Var gücünle koşmaya devam edip teslim olabilmek. Davası, amacı uğruna her şeyini feda edip yine de kabullenebilmek. Bu da ancak saf bir bakışla mümkün. Sahip olunan tüm iyilik ve kötülük perdelerine dokunup, onları hissedip bir bir yırtıp atabilmek ile mümkün.
Bu kitaptaki amacım o perdelere nasıl ulaşacağınızı
anlatmak değil, haddim de olamaz. Olsa olsa kendi
perdelerime dokunma çabama, ulaşma sürecimdeki devam edecek yolculuğumun ufak bir kısmına sizleri de şahit kılmak ve kendi keşfinize vesile olabilmek.